English    Türkçe    فارسی   

1
1017-1026

  • قطره‌‌ی دل را یکی گوهر فتاد ** کان به دریاها و گردونها نداد
  • Gönül katresine bir inci düştü ki o inci denizlere; feleklere bile verilmemiştir.
  • چند صورت آخر ای صورت پرست ** جان بی‌‌معنیت از صورت نرست‌‌
  • Ey surete tapan! Niceye dek suret kaygısı? Senin manasız canın suretten kurtulmadı gitti.
  • گر به صورت آدمی انسان بدی ** احمد و بو جهل خود یکسان بدی‌‌
  • Eğer insan, suretle insan olsaydı Ahmed’le Ebucehil müsavi olurdu.
  • نقش بر دیوار مثل آدم است ** بنگر از صورت چه چیز او کم است‌‌ 1020
  • Duvar üstüne yapılan insan resmi de insana benzer. Bak, sûret bakımından nesi eksik*
  • جان کم است آن صورت با تاب را ** رو بجو آن گوهر کمیاب را
  • O parlak resmin yalnız canı noksan. Yürü, o nadir bulunur cevheri ara;
  • شد سر شیران عالم جمله پست ** چون سگ اصحاب را دادند دست‌‌
  • Eshab-ı Kehf’in köpeğine el verilince, dünyadaki bütün aslanların başları alçaldı.
  • چه زیان استش از آن نقش نفور ** چون که جانش غرق شد در بحر نور
  • Canı, nur denizinde gark olduktan sonra ona, kötü ve çirkin suretin ne ziyanı var?
  • وصف صورت نیست اندر خامه‌‌ها ** عالم و عادل بود در نامه‌‌ها
  • Kalemler sureti övmezler. Kitaplara da adamın suretine ait vasıflar değil, “âlim, adalet sahibi” gibi zatına ait vasıflar yazılır.
  • عالم و عادل همه معنی است بس ** کش نیابی در مکان و پیش و پس‌‌ 1025
  • Bilgi ve adalet sahibi… Hep manadır, onları önde, artta, bir yerde bulamazsın,
  • می‌‌زند بر تن ز سوی لامکان ** می‌‌نگنجد در فلک خورشید جان‌‌
  • Zata ait sıfatlar Lâmekân elinden cana şûle vermektedir, can güneşi, göklere sığamaz” dedi.
  • ذکر دانش خرگوش و بیان فضیلت و منافع دانستن‌‌
  • Tavşanın bilgisi, bilginin fazileti ve faydaları