English    Türkçe    فارسی   

1
1428-1437

  • پس علیکش گفت و او را پیش خواند ** ایمنش کرد و به پیش خود نشاند
  • Ömer, selâmını alıp onu yanına çağırdı, onu teskin etti, karşısına oturdu.
  • لا تخافوا هست نزل خایفان ** هست در خور از برای خایف آن‌‌
  • Korkanı, emin ederler, gönlünü yatıştırırlar.
  • هر که ترسد مر و را ایمن کنند ** مر دل ترسنده را ساکن کنند 1430
  • “Korkmayın” sözü, korkanlara sunulan hazır yemektir. Ve bu yemek tam onlara lâyıktır.
  • آن که خوفش نیست چون گویی مترس ** درس چه دهی نیست او محتاج درس‌‌
  • Korkusu olmayana nasıl ”korkma” dersin? Niye ona ders veriyorsun? O, derse muhtaç değil ki!
  • آن دل از جا رفته را دل شاد کرد ** خاطر ویرانش را آباد کرد
  • Ömer, o yüreği oynayan kimseyi sevindirdi, yıkılmış gönlünü yaptı.
  • بعد از آن گفتش سخنهای دقیق ** وز صفات پاک حق نعم الرفیق‌‌
  • Ondan sonra en güzel bir yoldaş olan Tanrı’nın tertemiz sıfatlarına dair ince bahislere daldı;
  • وز نوازشهای حق ابدال را ** تا بداند او مقام و حال را
  • Elçiye, makam nedir? Hâl neye derler? Anlasın, bilsin diye Tanrı’nın Abdallara gönderdiği lûtuf ve ihsanları nakletti.
  • حال چون جلوه ست ز آن زیبا عروس ** وین مقام آن خلوت آمد با عروس‌‌ 1435
  • Hâl güzel bir gelinin cilvesidir; makam ise o gelinle halvet olup vuslatına erişmektir.
  • جلوه بیند شاه و غیر شاه نیز ** وقت خلوت نیست جز شاه عزیز
  • Gelinin cilvesini padişahta görür, başkaları da. Fakat onunla vuslat, ancak aziz padişaha mahsustur.
  • جلوه کرده خاص و عامان را عروس ** خلوت اندر شاه باشد با عروس‌‌
  • Gelin, havassa da cilve eder, avama da. Ama onunla halvete giren ancak padişahtır.