English    Türkçe    فارسی   

1
981-990

  • مکر آن باشد که زندان حفره کرد ** آن که حفره بست آن مکری ست سرد
  • Hile ve çare diye zindanı delip de çıkmaya derler. Yoksa birisi zaten açılmış deliği kapatırsa yaptığı iş, soğuk ve ters bir iştir.
  • این جهان زندان و ما زندانیان ** حفره کن زندان و خود را وارهان‌‌
  • Bu dünya zindandır, biz de zindandaki mahpuslarız. Zindanı del, kendini kurtar!
  • چیست دنیا از خدا غافل بدن ** نی قماش و نقره و میزان و زن‌‌
  • Dünya nedir? Tanrı’dan gafil olmaktır. Kumaş, para, ölçüp tartarak ticaret etmek ve kadın; dünya değildir.
  • مال را کز بهر دین باشی حمول ** نعم مال صالح خواندش رسول‌‌
  • Din yolunda sarf etmek üzere kazandığın mala, Peygamber, “ne güzel mal” demiştir.
  • آب در کشتی هلاک کشتی است ** آب اندر زیر کشتی پشتی است‌‌ 985
  • Suyun gemi içinde olması geminin helâkidir. Gemi altındaki su ise gemiye; geminin yürümesine yardımcıdır.
  • چون که مال و ملک را از دل براند ** ز آن سلیمان خویش جز مسکین نخواند
  • Mal, mülk sevgisini gönülden sürüp çıkardığındandır ki Süleyman, ancak yoksul adını takındı.
  • کوزه‌‌ی سر بسته اندر آب زفت ** از دل پر باد فوق آب رفت‌‌
  • Ağzı kapalı testi, içi hava ile dolu olduğundan derin ve uçsuz bucaksız su üstünde yüzüp gitti.
  • باد درویشی چو در باطن بود ** بر سر آب جهان ساکن بود
  • İşte yoksulluk havası oldukça insan, dünya denizine batmaz, o denizin üstünde durur.
  • گر چه جمله‌‌ی این جهان ملک وی است ** ملک در چشم دل او لا شی است‌‌
  • Bütün bu dünya, onun mülkü olsa bu mülk, gözünde hiçbir şey değildir.
  • پس دهان دل ببند و مهر کن ** پر کنش از باد کبر من لدن‌‌ 990
  • Şu halde kalbini Min Ledün ululuğunun havasıyla doldur, ağzını da bağla, mühürle!