English    Türkçe    فارسی   

2
1658-1667

  • کی چناری کف گشاید در دعا ** کی درختی سر فشاند در هوا
  • Çınar, dua için nasıl el açar, ağaç havada nasıl baş sallar?
  • کی شکوفه آستین پر نثار ** بر فشاندن گیرد ایام بهار
  • Çiçek bahar mevsiminde ( renklerle, kokularla dolu olan) eteğini nasıl serper?
  • کی فروزد لاله را رخ همچو خون ** کی گل از کیسه بر آرد زر برون‏ 1660
  • Lâlenin yüzü nasıl kan gibi kızarır? Gül, kesesinden nasıl altın saçar?
  • کی بیاید بلبل و گل بو کند ** کی چو طالب فاخته کوکو کند
  • Nasıl olur da bülbül gülü koklar; üveyik kuşu, bir istekli gibi “Kû-kû- nerede, nerede” diye öter?
  • کی بگوید لکلک آن لک لک به جان ** لک چه باشد ملک تست ای مستعان‏
  • Nasıl olur da leylek “lek, lek – senin sesin” sesini canla, başla çıkarır. Ey yardımı dilenen Allah, senin de ne demek? Zaten her şey senin mülkünden ibaret.
  • کی نماید خاک اسرار ضمیر ** کی شود بی‏آسمان بستان منیر
  • Nasıl olur da toprak, içteki sırları gösterir? Nasıl olur da bahçe gökyüzü gibi aydınlanır?
  • از کجا آورده‏اند آن حله‏ها ** من کریم من رحیم کلها
  • Bu güzel ve ağır elbiseleri nereden getirdiler? Hepsini de kerem sahibi Allahtan. Hepsini de merhamet sahibi Allahtan!
  • آن لطافتها نشان شاهدی است ** آن نشان پای مرد عابدی است‏ 1665
  • O letafetler, bir güzellik nişanesidir, o nişane de ibadet edici bir erin ayak izi.
  • آن شود شاد از نشان کاو دید شاه ** چون ندید او را نباشد انتباه‏
  • Padişahtan nişane gören sevinir. Görmeyene gelince, uyanıp kendine gelemez.
  • روح آن کس کاو به هنگام أ لست ** دید رب خویش و شد بی‏خویش و مست‏
  • Elest deminde Rabbini görüp sarhoş olarak kendinden geçen kişinin ruhu bu gün de Rabbini görür, kendinden geçer.