English    Türkçe    فارسی   

2
2691-2700

  • هر کجا بینم نهال میوه‏دار ** تربیتها می‏کنم من دایه‏وار
  • Ben de nerede meyveli bir ağaç görürsem onu dadı gibi besler, yetiştiririm.
  • هر کجا بینم درخت تلخ و خشک ** می‏برم تا وارهد از پشک مشک‏
  • Fakat nerede bir acı ve kuru ağaç görürsem fışkı, miskten kurtulsun diye keserim.
  • خشک گوید باغبان را کای فتی ** مر مرا چه می‏بری سر بی‏خطا
  • Kuru ağaç, bahçıvana “Yiğit, suçsuz, günahsız niye benim başımı kesiyorsun?” der.
  • باغبان گوید خمش ای زشت خو ** بس نباشد خشکی تو جرم تو
  • Bahçıvan der ki: “Sus, kötü huylu. Kuruluğun suç olarak yetmez mi?”
  • خشک گوید راستم من کژ نی‏ام ** تو چرا بی‏جرم می‏بری پیم‏ 2695
  • Kuru ağaç “Ben doğruyum, eğri değil. Niçin suçum yokken beni kesiyorsun der?” der.
  • باغبان گوید اگر مسعودی‏ای ** کاشکی کژ بودی‏ای تر بودی‏ای‏
  • Bahçıvan der ki: “Kutlu bir şey olsaydın da keşke eğri olsaydın, fakat yaş olsaydın!
  • جاذب آب حیاتی گشته‏ای ** اندر آب زندگی آغشتی‏ای‏
  • Öyle olsaydın Âbıhayatı çeker, dirilik suyu ile karışır, hayat bulurdun.
  • تخم تو بد بوده است و اصل تو ** با درخت خوش نبوده وصل تو
  • Tohumun kötüymüş, aslın kötüymüş, güzel bir ağaca ulaşamamışsın.
  • شاخ تلخ ار با خوشی وصلت کند ** آن خوشی اندر نهادش بر زند
  • Güzel bir ağaç dalı, kötü bir ağaca aşılansa o güzellik, kötü ağacın tabiatını da güzelleştirir.”
  • عنف کردن معاویه با ابلیس‏
  • Muaviye’nin Şeytan’a kızıp sert muamelede bulunması
  • گفت امیر ای راه زن حجت مگو ** مر ترا ره نیست در من ره مجو 2700
  • Emîr, Şeytana dedi ki: “Ey yol vurucu, delil getirme. Beni kandırmağa yol bulamazsın, yol arama.