English    Türkçe    فارسی   

2
2961-2970

  • پس مجاهد را زمانی بسط دل ** یک زمانی قبض و درد و غش و غل‏
  • Savaş erinin gönlü bir zaman ferahlar, bir zaman daralır; derde, gıllıgüşa düşer.
  • ز انکه این آب و گلی کابدان ماست ** منکر و دزد و ضیای جان ماست‏
  • Çünkü bedenlerimiz olan bu su ve toprak, bu balçık, münkirdir. Canların ziyasının hırsızıdır.
  • حق تعالی گرم و سرد و رنج و درد ** بر تن ما می‏نهد ای شیر مرد
  • Ulu Allah, ey yiğit; sıcağı soğuğu, zahmeti, derdi bedenlerimize havale etmiştir.
  • خوف و جوع و نقص اموال و بدن ** جمله بهر نقد جان ظاهر شدن‏
  • Bütün bunlar, korku, açlık, malların azlığı, bedenimizin hastalığı, hepsi can nakdinin meydana çıkması içindir.
  • این وعید و وعده‏ها انگیخته ست ** بهر این نیک و بدی کامیخته ست‏ 2965
  • Vaatlerle tehditler, bu birbirine karışmış olan iyi ve kötüyü ayırt etmek içindir.
  • چون که حق و باطلی آمیختند ** نقد و قلب اندر حرمدان ریختند
  • Hakla, bâtıl birbirine karıştığından, sağlam parayla kalp akçayı bu hareme döktüklerinden dolayı,
  • پس محک می‏بایدش بگزیده‏ای ** در حقایق امتحانها دیده‏ای‏
  • Ayırt etmek için hakikatleri sınamış, görmüş bir mehenk gerektir ki,
  • تا شود فاروق این تزویرها ** تا بود دستور این تدبیرها
  • Bu hileleri fark etsin, şu tedbirlerin esası olsun.
  • شیر ده ای مادر موسی و را ** و اندر آب افکن میندیش از بلا
  • Ey Musa’nın anası, Musa’ya süt ver, belâya düşeceğini düşünme, suya at!
  • هر که در روز أ لست آن شیر خورد ** همچو موسی شیر را تمییز کرد 2970
  • Kim, Elest gününde o sütü emmişse Musa gibi sütü fark eder.