English    Türkçe    فارسی   

2
3219-3228

  • پیش اهل تن ادب بر ظاهر است ** که خدا ز ایشان نهان را ساتر است‏
  • Ten ehlinin yanında edep, zahiri muameleden ibarettir. Çünkü Allah, onlardan gizli şeyleri örtmüştür.
  • پیش اهل دل ادب بر باطن است ** ز انکه دلشان بر سرایر فاطن است‏ 3220
  • Fakat gönül ehillerinin yanında edep, bâtıni bir muameledir. Bâtına aittir. Zira onların gönülleri, gizli şeyleri anlar.
  • تو بعکسی پیش کوران بهر جاه ** با حضور آیی نشینی پایگاه‏
  • Sen ne aykırı iş yapıyorsun. Körlerin yanına bir makam kapmak hevesiyle gidiyor, huzur ile edebe riayet ederek ta kapı yanında oturuyor.
  • پیش بینایان کنی ترک ادب ** نار شهوت را از آن گشتی حطب‏
  • Gözlülerin yanındaysa edebi terk ediyorsun. Onun için şehvet ateşine odun oldun ya!
  • چون نداری فطنت و نور هدی ** بهر کوران روی را می‏زن جلا
  • Mademki anlayışın yok, hidayet nurundan mahrumsun, körler için yüzünü cilâla, süsle dur.
  • پیش بینایان حدث در روی مال ** ناز می‏کن با چنین گندیده حال‏
  • Gözlülerin huzurunda da yüzüne pislik sür; sonra da bu kokmuş halinle nazlan!
  • شیخ سوزن زود در دریا فگند ** خواست سوزن را به آواز بلند 3225
  • Şeyh, derhal iğnesini denize attı ve yüce sesle iğneyi istedi.
  • صد هزاران ماهی اللهیی ** سوزن زر در لب هر ماهیی‏
  • Yüz binlerce Allah balığı, her birinin ağzında birer altın iğne olduğu halde,
  • سر بر آوردند از دریای حق ** که بگیر ای شیخ سوزنهای حق‏
  • Ey şeyh Allah’ın iğnelerini al, diye Allah denizinden baş çıkardı.
  • رو بدو کرد و بگفتش ای امیر ** ملک دل به یا چنان ملک حقیر
  • İbrahim Ethem, yüzünü o emîre dönüp dedi ki; Ey emîr, gönül saltanatı mı iyi, öyle bayağı bir saltanat mı?