English    Türkçe    فارسی   

3
107-116

  • گوشتهای بندگان حق خوری ** غیبت ایشان کنی کیفر بری
  • Sen de Allah kullarının etlerini yemekte, onların aleyhinde bulunup günah kazanmaktasın.
  • هان که بویای دهانتان خالقست ** کی برد جان غیر آن کو صادقست
  • Kendinize gelin, sizin ağzınızı koklayan da Allah’tır. Doğrudan başka kim canını kurtarabilir?
  • وای آن افسوسیی کش بوی‌گیر ** باشد اندر گور منکر یا نکیر
  • Bir adamın kabirde ağzını koklayan Münkir yahut Nekir olursa yazıklar olsun o acımağa değer kişiye!
  • نه دهان دزدیدن امکان زان مهان ** نه دهان خوش کردن از دارودهان 110
  • O ulu meleklerden ne ağzını gizlemeye imkân var, ne güzel kokularla iyi bir hale getirmeye çare.
  • آب و روغن نیست مر روپوش را ** راه حیلت نیست عقل و هوش را
  • Mezara girene, onlara yaltaklanmak mümkün değil; akıl, fikir için hileye sapmaya yol yok!
  • چند کوبد زخمهای گرزشان ** بر سر هر ژاژخا و مرزشان
  • Saçma sapan söyleyen adamın başına gürzleri iner, pençeleri batar.
  • گرز عزرائیل را بنگر اثر ** گر نبینی چوب و آهن در صور
  • Azrail’in sopasını, demirini gözünle görmüyorsan gürzünün eserine bak!
  • هم بصورت می‌نماید گه گهی ** زان همان رنجور باشد آگهی
  • Bazı zamanlar suret bakımından da görünür de onun için yalnız hasta, bunu anlar, duyar.
  • گوید آن رنجور ای یاران من ** چیست این شمشیر بر ساران من 115
  • O hasta, dostlar, der; bu tepenin üstünde duran kılıç nedir ki?
  • ما نمی‌بینیم باشد این خیال ** چه خیالست این که این هست ارتحال
  • Dinleyenler de “Biz öyle bir şey görmüyoruz. Bu, hayalden ibaret” derler. Hâlbuki ne hayali? Göçme zamanı bu!