English    Türkçe    فارسی   

3
1633-1642

  • من ز اول دیدم آخر را تمام ** جای دیگر رو ازینجا والسلام
  • Ben, işin sonunu önceden gördüm, iyisi mi hadi sen başka bir yere git!”
  • بقیه‌ی قصه‌ی آن زاهد کوهی کی نذر کرده بود کی میوه‌ی کوهی از درخت باز نکنم و درخت نفشانم و کسی را نگویم صریح و کنایت کی بیفشان آن خورم کی باد افکنده باشد از درخت
  • Dağlardaki ağaçlardan meyve düşürmeyeyim, ağacı silkmeyeyim, hiç kimseden açıkça, yahut gizli kapalı bir şey istemeyeyim, şu ağacı silk demeyeyim, yalnız ağaçtan kendiliğinden düşen meyveleri yiyeyim diye nezretmiş olan ve dağlarda halvet etmiş bulunan zahidin hikâyesinin son kısmı
  • اندر آن که بود اشجار و ثمار ** بس مرودی کوهی آنجا بی‌شمار
  • O dağlarda ağaçlar, meyveler, sayısız elmalar, armutlar, narlar vardı.
  • گفت آن درویش یا رب با تو من ** عهد کردم زین نچینم در زمن 1635
  • Allah’a “Yarabbi seninle ahdım olsun. Bu ağaçlardan meyve toplamayayım.
  • جز از آن میوه که باد انداختش ** من نچینم از درخت منتعش
  • Rüzgârla yere düşen meyvelerden başka hiçbir meyve yemeyeyim, elimi hiçbir dala uzatmayayım.” dedi.
  • مدتی بر نذر خود بودش وفا ** تا در آمد امتحانات قضا
  • Bir müddet nezrine vefa etti. Fakat nihayet kaza ve kaderin imtihanları çıkageldi.
  • زین سبب فرمود استثنا کنید ** گر خدا خواهد به پیمان بر زنید
  • Bu yüzden, sözlerinizde daima inşallah deyin, ahitlerinizde de Allah dilerse sözünü söyleyin.
  • هر زمان دل را دگر میلی دهم ** هرنفس بر دل دگر داغی نهم
  • Çünkü ben, gönle her zaman başka bir meyil verir, her an gönle başka bir dağ vururum.
  • کل اصباح لنا شان جدید ** کل شیء عن مرادی لا یحید 1640
  • Biz her sabah yeni bi işte, yeni bir güçteyiz. Her şey, bizim dileğimize göre meydana gelir denmiştir.
  • در حدیث آمد که دل همچون پریست ** در بیابانی اسیر صرصریست
  • Hadiste “ Gönül, ovada rüzgârlara tabi bir tüy benzer.
  • باد پر را هر طرف راند گزاف ** گه چپ و گه راست با صد اختلاف
  • Rüzgâr, tüyü her tarafa uçurur, gâh sola, gâh sağa götürür durur.” denmektedir.