English    Türkçe    فارسی   

3
1866-1875

  • حسن ظنست و امیدی خوش ترا ** که ترا گوید بهر دم برتر آ
  • Senin bize karşı öyle bir hüsnü zan, o ümit, sana daima yücel, yüksel demekte.
  • هر زمان که قصد خواندن باشدت ** یا ز مصحفها قرائت بایدت
  • Ne vakit Kur’an okumak istersen, ne vakit mushafı eline alırsan,
  • من در آن دم وا دهم چشم ترا ** تا فرو خوانی معظم جوهرا
  • Ben de o zaman sana gözlerinin nurunu bağışlayacağım ey yaratılışı büyük kişi, diye nida geldi.
  • همچنان کرد و هر آنگاهی که من ** وا گشایم مصحف اندر خواندن
  • Öyle de yaptı Allah’ım, ben ne vakit okumak üzere mushafı elime alır, açarsam,
  • آن خبیری که نشد غافل ز کار ** آن گرامی پادشاه و کردگار 1870
  • Her şeyi bilen, hiçbir işten gafil olmayan o ulu padişah.
  • باز بخشد بینشم آن شاه فرد ** در زمان همچون چراغ شب‌نورد
  • O tek Allah, gece çırağı gibi gözlerimin nurunu ihsan etmekte”
  • زین سبب نبود ولی را اعتراض ** هرچه بستاند فرستد اعتیاض
  • Allah, ne alırsa ona karşılık ihsanda bulunur. Velî bu sebeple Allah’a itiraz etmez.
  • گر بسوزد باغت انگورت دهد ** در میان ماتمی سورت دهد
  • Bağını mı yaktı? Sana bir bağ dolusu üzüm ihsan eder; yas içinde neşe verir.
  • آن شل بی‌دست را دستی دهد ** کان غمها را دل مستی دهد
  • O elsiz çolağa da el verir, gamlara maden olan kişiye neşeli, sarhoş bir gönül bağışlar.
  • لا نسلم و اعتراض از ما برفت ** چون عوض می‌آید از مفقود زفت 1875
  • Kaybettiğimiz şey büyük ve değerli bir şey bile olsa mademki bize karşılık olarak ihsanlarda bulunuyor, şu halde itiraz etmemize imkân yok.