English    Türkçe    فارسی   

3
2073-2082

  • هم در آن ساعت ز ساعت رست جان ** زانک ساعت پیر گرداند جوان
  • O zaman canım, zamandan kurtuldu. Zaman insanı gençken kocaltır.
  • جمله تلوینها ز ساعت خاستست ** رست از تلوین که از ساعت برست
  • Bütün renkten renge girişler, zamandan meydana gelir. Zamandan kurtulan, renkten renge girmekten de kurtulur.
  • چون ز ساعت ساعتی بیرون شوی ** چون نماند محرم بی‌چون شوی 2075
  • Bir zaman, zamandan, zaman kaydından kurtuldun mu keyfiyet kalmaz, keyfiyetsiz Allah’a mahrem olursun.
  • ساعت از بی‌ساعتی آگاه نیست ** زانکش آن سو جز تحیر راه نیست
  • Zaman zamansızlığı bilmez. Zamansızlık âlemine varmak için hayretten başka yol yoktur.
  • هر نفر را بر طویله خاص او ** بسته‌اند اندر جهان جست و جو
  • Bu arayıp tarama âleminde herkesi, zamanın bir hususi tavlasına bağlamışlardır.
  • منتصب بر هر طویله رایضی ** جز بدستوری نیاید رافضی
  • Her tavlaya bir memur dikilmiş… Oranın ehli olmayan, memurdan izinsiz oraya giremez.
  • از هوس گر از طویله بسکلد ** در طویله دیگران سر در کند
  • Bir tavlada bağlı olan, hevese düşüp de bağlarını çözdü, başkalarının tavlasına gitti mi,
  • در زمان آخرجیان چست خوش ** گوشه‌ی افسار او گیرند و کش 2080
  • Hemen ahır memurları onu aramaya koyulur, bulup yularını tutar, çeke çeke yerine getirir!
  • حافظان را گر نبینی ای عیار ** اختیارت را ببین بی اختیار
  • Seni koruyanları görmüyorsan kendine bak! İhtiyarın elinde mi senin?
  • اختیاری می‌کنی و دست و پا ** بر گشادستت چرا حسبی چرا
  • Zahiren ihtiyarın elinde… Elin, ayağın bağlı değil… Peki, ya neden hapistesin, neden,