English    Türkçe    فارسی   

3
208-217

  • چون سگ کهفی که از مردار رست ** بر سر خوان شهنشاهان نشست
  • Eshabı Kehf’in köpeği gibi… Pis şeyden kurtulunca padişahlar sofrasının başına oturdu.
  • تا قیامت می‌خورد او پیش غار ** آب رحمت عارفانه بی تغار
  • Mağaranın önünde kıyamete kadar dağarcıksız, heybesiz ârifcesine rahmet lokmasını, rahmet suyunu yiyip içmekte.
  • ای بسا سگ‌پوست کو را نام نیست ** لیک اندر پرده بی آن جام نیست 210
  • Nice köpek postuna bürünmüş adsız sansız kişiler var ki perde ardında şarapsız kalmazlar.
  • جان بده از بهر این جام ای پسر ** بی جهاد و صبر کی باشد ظفر
  • Oğul, bu şarap, için can ver. Savaşsız, sabırsız yenme olur mu hiç?
  • صبر کردن بهر این نبود حرج ** صبر کن کالصبر مفتاح الفرج
  • Bunun için sabır güç bir şey değildir. Sabret, sabır, güçlüklerin, sıkıntıların anahtarıdır.
  • زین کمین بی صبر و حزمی کس نرست ** حزم را خود صبر آمد پا و دست
  • Bu pusudan sabır ve ihtiyat etmeksizin kimse kurtulmadı. Sabır da ihtiyatın eli ayağıdır.
  • حزم کن از خورد کین زهرین گیاست ** حزم کردن زور و نور انبیاست
  • İhtiyatta bulun, bu zehirli otu yeme. İhtiyata riayet, peygamberlerin kuvvetinden, nurundandır.
  • کاه باشد کو به هر بادی جهد ** کوه کی مر باد را وزنی نهد 215
  • Her yelden oynayıp duran samandır. Dağ, hiç yele ehemmiyet verir mi?
  • هر طرف غولی همی‌خواند ترا ** کای برادر راه خواهی هین بیا
  • Her yanda bir gulyabani, seni çağırır, “Kardeş, gel, yol istiyorsan işte buracıkta.
  • ره نمایم همرهت باشم رفیق ** من قلاووزم درین راه دقیق
  • Yoldaş, sana yol göstereyim, yoldaşın olayım. Bu ince yolda ben sana kılavuzum” der.