English    Türkçe    فارسی   

3
2753-2762

  • انبیا گفتند آوه پند جان ** سخت‌تر کرد ای سفیهان بندتان
  • Peygamberlerse “Ah akılsız adamlar ah, size canla, başla verdiğimiz nasihatler, sizin bağınızı kuvvetlendirdi. Vah yazıklar olsun vah!” dediler.
  • جواب گفتن انبیا طعن ایشان را و مثل زدن ایشان را
  • Onların kınamasına Peygamberlerin cevap vermeleri ve misal getirmeleri
  • ای دریغا که دوا در رنجتان ** گشت زهر قهر جان آهنجتان
  • Ne yazık… Derdinize verilen ilâç, can alıca kahır zehir kesildi.
  • ظلمت افزود این چراغ آن چشم را ** چون خدا بگماشت پرده‌ی خشم را 2755
  • Bir göze Allah, hışım perdesini salınca mum bile aydınlatmaz, karanlığını çoğaltır.
  • چه رئیسی جست خواهیم از شما ** که ریاستمان فزونست از سما
  • Sizden ne reisliği arayacak, ne gibi bir ululuk isteyeceğiz? Bizim ululuğumuz göklerden bile üstün!
  • چه شرف یابد ز کشتی بحر در ** خاصه کشتیی ز سرگین گشته پر
  • İncilerle dolu olan deniz, gemiden ne şeref bulabilir? Hele o gemi, fışkıyla dolu olursa!
  • ای دریغ آن دیده‌ی کور و کبود ** آفتابی اندرو ذره نمود
  • Yazıklar olsun ki o bozarmış kör göze güneş bile bir zerre göründü.
  • ز آدمی که بود بی مثل و ندید ** دیده ابلیس جز طینی ندید
  • İblis’in gözü, eşsiz, örneksiz Âdem’i topraktan başka bir şey görmedi.
  • چشم دیوانه بهارش دی نمود ** زان طرف جنبید کو را خانه بود 2760
  • O iblis’e lâyık göz, yurdu olan yerden baktı, kendisine lâyık görüşle gördü de sahibine Âdem’in baharını kış gösterdi.
  • ای بسا دولت که آید گاه گاه ** پیش بی‌دولت بگردد او ز راه
  • Nice devletler vardır ki bazen devletsiz kişiye isabet eder de mal olmaz, geri döner!
  • ای بسا معشوق کاید ناشناخت ** پیش بدبختی نداند عشق باخت
  • Nice sevgili vardır ki bir bahtsızın yanına gelir de o, sevgiliyi tanımaz, onunla aşk oyununu oynamaya girişmez.