English    Türkçe    فارسی   

3
2811-2820

  • این چه ماند آخر ای کوران خام ** با مهی که شد زبونش خاص و عام
  • Fakat ey ham körler, bu ay, halkı da, halkın ileri gelenlerini de zebun etmiş olan aya nasıl benzer ki?
  • چه مه و چه آفتاب و چه فلک ** چه عقول و چه نفوس و چه ملک
  • Ay nerede, güneş nerede, gök nerede akıllar nerede, nefisler nerede, melek nerede?
  • آفتاب آفتاب آفتاب ** این چه می‌گویم مگر هستم بخواب
  • Hatta güneşin güneşi nerede? Nasıl söylerim bu sözü, uykuda mıyım, sayıklıyor muyum?
  • صد هزاران شهر را خشم شهان ** سرنگون کردست ای بد گم‌رهان
  • Ey yol sapıtmış kişiler, padişahların hışmı yüz binlerce şehri harap etmiştir.
  • کوه بر خود می‌شکافد صد شکاف ** آفتابی از کسوفش در شغاف 2815
  • Dağlar bile, onların hışmından yarılır, yüzlerce parça olur… Güneş bile, onların etrafında döner, onları tavaf eder.
  • خشم مردان خشک گرداند سحاب ** خشم دلها کرد عالمها خراب
  • Erlerin hışmı, bulutu kurutur, gönüllerinin kızgınlığı âlemleri yakar, yıkar.
  • بنگرید ای مردگان بی حنوط ** در سیاستگاه شهرستان لوط
  • Ey kefensiz adamcıklar, ey yıkanmamış ölücükler, Lût Peygamber’in şehri nasıl yere battı, ne hale geldi? Bakın da görün!
  • پیل خود چه بود که سه مرغ پران ** کوفتند آن پیلکان را استخوان
  • Fil de kim oluyor ki? Üç tane kuşcağız, o fillerin kemiklerini kırdı.
  • اضعف مرغان ابابیلست و او ** پیل را بدرید و نپذیرد رفو
  • Kuşların en zayıfı Ebabil olduğu halde filleri, bir daha yamanmalarına imkân bulunmayacak bir tarzda yırttı, parçaladı.
  • کیست کو نشنید آن طوفان نوح ** یا مصاف لشکر فرعون و روح 2820
  • Nuh tufanını duymayan yahut Firavunla Musa’nın savaşını işitmeyen var mı?