English    Türkçe    فارسی   

3
2846-2855

  • گر بود در راه آب این را بریز ** ور نباشد وای بر مرد ستیز
  • Yoksa su varsa, yanına aldığın suyu dök… Fakat ya yoksa… O vakit vay susuz yola düşenin haline!
  • ای خلیفه‌زادگان دادی کنید ** حزم بهر روز میعادی کنید
  • Ey halife oğulları, insaf edin de kıyamet günü için ihtiyatlı davranın!
  • آن عدوی کز پدرتان کین کشید ** سوی زندانش ز علیین کشید
  • O düşman yok mu, o düşman? Sizin atanıza da kin güttü de onu İliyyinden zindana attırdı.
  • آن شه شطرنج دل را مات کرد ** از بهشتش سخره‌ی آفات کرد
  • Gönül satrancının şahını bile mat etti de cennetten çıkarttı, belâlara uğrattı, maskara etti.
  • چند جا بندش گرفت اندر نبرد ** تا بکشتی در فکندش روی‌زرد 2850
  • Güreşte onu yere yıkmak, yüzünü sarartmak için onunla savaşa girişti, ona ne oyunlar oynadı.
  • اینچنین کردست با آن پهلوان ** سست سستش منگرید ای دیگران
  • Öyle bir pehlivana bile böyle oyunlar yapan düşmanı sakının, ehemmiyetsiz görmeyin!
  • مادر و بابای ما را آن حسود ** تاج و پیرایه بچالاکی ربود
  • O hasetçi, bizim anamızın, babamızın tacını tahtını bile el çabukluğuyla kapıverdi;
  • کردشان آنجا برهنه و زار و خوار ** سالها بگریست آدم زار زار
  • Onları, oracıkta, çırılçıplak, ağlayıp inler bir halde hor hakir bırakıverdi. Âdem, yıllarca zarı zarı ağladı.
  • که ز اشک چشم او رویید نبت ** که چرا اندر جریده‌ی لاست ثبت
  • Neden âsiler defterine kaydedildim diye öyle bir ağladı ki gözyaşlarının aktığı yerlerde nebatlar bitti!
  • تو قیاسی گیر طراریش را ** که چنان سرور کند زو ریش را 2855
  • Bir bak da hilebazlığını anla… Öyle bir ulu bile, onun hilesi yüzünden saçını, saklını yoldu.