English    Türkçe    فارسی   

3
2916-2925

  • بلک اغلب رنجها را چاره هست ** چون بجد جویی بیاید آن بدست
  • Hatta dertlerin çoğunun devası, çaresi vardır. Adamakıllı aradın, üstüne düştün mü ele geçer!”
  • مکرر کردن کافران حجتهای جبریانه را
  • Kâfirlerin tekrar Cebrîce deliller getirmeleri
  • قوم گفتند ای گروه این رنج ما ** نیست زان رنجی که بپذیرد دوا
  • Onlarsa “Bu, bizim derdimiz, deva kabul eder dert değil.
  • سالها گفتید زین افسون و پند ** سخت‌تر می‌گشت زان هر لحظه بند
  • Siz yıllarca öğütler verdiniz, afsunlar okudunuz. Bizim de her lâhza derdimiz arttı, bağımız kuvvetlendi.
  • گر دوا را این مرض قابل بدی ** آخر از وی ذره‌ای زایل شدی
  • Eğer bu hastalık, iyileşecek bir hastalık olsaydı nihayet bir zerresi olsun geçerdi.
  • سده چون شد آب ناید در جگر ** گر خورد دریا رود جایی دگر 2920
  • İnsan susuzluk hastalığına uğrarsa içtiği su, ciğere gitmez… Denizi içse başka bir yere gider.
  • لاجرم آماس گیرد دست و پا ** تشنگی را نشکند آن استقا
  • Nihayet el ayak şişer... Su içmek, susuzluğu bir türlü geçirmez” dediler.
  • باز جواب انبیا علیهم السلام ایشان را
  • Peygamberlerin, tekrar onlara cevap vermeleri
  • انبیا گفتند نومیدی بدست ** فضل و رحمتهای باری بی‌حدست
  • Peygamberler dediler ki: “Ümitsizliğe düşmek kötüdür. Allah’ın ihsan ve rahmetlerine son yoktur.
  • از چنین محسن نشاید ناامید ** دست در فتراک این رحمت زنید
  • Böyle bir ihsan sahibinden ümit kesmek hiç de yaraşmaz. Bu rahmete el atın, yapışın!
  • ای بسا کارا که اول صعب گشت ** بعد از آن بگشاده شد سختی گذشت
  • Nice işler vardır ki ilk önce güç görünür de sonradan kolaylaşır, o güçlük geçer gider.
  • بعد نومیدی بسی اومیدهاست ** از پس ظلمت بسی خورشیدهاست 2925
  • Ümitsizlikten sonra nice ümitler var… Karanlığın ardında nice güneşler var!