English    Türkçe    فارسی   

3
3490-3499

  • همچنانک وسوسه و وحی الست ** هر دو معقولند لیکن فرق هست 3490
  • Nitekim vesveseyle Elest deminin vahyi… Her ikisi de duyguyla değil, akılla anlaşılır; fakat aralarında fark var.
  • هر دو دلالان بازار ضمیر ** رختها را می‌ستایند ای امیر
  • Her ikisi de gönül pazarının tellâlıdır, her ikisi de matahlarını över, durur.
  • گر تو صراف دلی فکرت شناس ** فرق کن سر دو فکر چون نخاس
  • Gönül sarrafıysan fikrini anla, gönlüne geleni bil de esir tellâlı gibi bu iki fikri birbirinden ayırt et.
  • ور ندانی این دو فکرت از گمان ** لا خلابه گوی و مشتاب و مران
  • Eğer şüpheye düşüyor ve iki fikri ayırt edemiyorsan “Aldatmaca yok“ de; acele etme, koşma!
  • حیله دفع مغبون شدن در بیع و شرا
  • Alışverişte aldanmamanın çaresi
  • آن یکی یاری پیمبر را بگفت ** که منم در بیعها با غبن جفت
  • Bir dost, Peygamber’e “Ben alışverişte daima aldanıyorum.
  • مکر هر کس کو فروشد یا خرد ** همچو سحرست و ز راهم می‌برد 3495
  • Bir şey satan yahut alan kişinin hilesi sanki sihir… Gelip benim yolumu kesiyor“ dedi.
  • گفت در بیعی که ترسی از غرار ** شرط کن سه روز خود را اختیار
  • Peygamber dedi ki: “Alışverişte aldanmaktan korkuyorsan alacağın şeyi üç gün muhayyer olarak al.
  • که تانی هست از رحمان یقین ** هست تعجیلت ز شیطان لعین
  • Çünkü şüphe yok, yavaş iş Rahman’dandır. Acele edşinse melûn Şeytan’dan.“
  • پیش سگ چون لقمه نان افکنی ** بو کند آنگه خورد ای معتنی
  • Önüne bir lokma atsan köpek bile köpekliğiyle önce koklar da sonra yer a ihtiyatlı adam!
  • او ببینی بو کند ما با خرد ** هم ببوییمش به عقل منتقد
  • O burnuyla koklar, biz aklımızla koklarız. Hele bir bak, demek ki biz de her şeyi inceleyen aklımızla kokluyoruz.