English    Türkçe    فارسی   

3
36-45

  • آکل و ماکول را حلقست و نای ** غالب و مغلوب را عقلست و رای
  • Yiyenle yenenin boğazı, gırtlağı var… Galiple mağlûbun aklı reyi.
  • حلق بخشید او عصای عدل را ** خورد آن چندان عصا و حبل را
  • Allah adalet asâsına boğaz verdi de o kadar sopaları, o kadar ipleri yedi.
  • واندرو افزون نشد زان جمله اکل ** زانک حیوانی نبودش اکل و شکل
  • Öyle olduğu halde o yemeden semirmedi, şişmedi. Yiyişi de hayvan yiyişi değildi, kendisi de hayvan değil.
  • مر یقین را چون عصا هم حلق داد ** تا بخورد او هر خیالی را که زاد
  • Allah her doğan hayali yesin diye yakına da, asâya verdiği gibi boğaz verdi.
  • پس معانی را چو اعیان حلقهاست ** رازق حلق معانی هم خداست 40
  • Âyan gibi maaninin de boğazı vardır… Maaniyi rızıklandıran da Allah’tır.
  • پس ز مه تا ماهی هیچ از خلق نیست ** که بجذب مایه او را حلق نیست
  • Balıktan aya kadar mahlûkattan hiçbiri yoktur ki gıdayı çekecek, yiyecek ağzı olmasın.
  • حلق جان از فکر تن خالی شود ** آنگهان روزیش اجلالی شود
  • Nefsin boğazı vesveseden boşaldı mı ululuk vahyine konuk olur.
  • شرط تبدیل مزاج آمد بدان ** کز مزاج بد بود مرگ بدان
  • Fakat bil ki bunun şartı mizacı tebdil etmektir. Çünkü kötülerin ölümü kötü mizaçtandır.
  • چون مزاج آدمی گل‌خوار شد ** زرد و بدرنگ و سقیم و خوار شد
  • İnsanın mizacı toprak yemeye alışırsa rengi sararır, kötüleşir. İnsan hastalanır, düşkün bir hale gelir.
  • چون مزاج زشت او تبدیل یافت ** رفت زشتی از رخش چون شمع تافت 45
  • Fakat kötü mizacı değişirse kötülüğü gider, yüzü çırağ gibi parlar.