English    Türkçe    فارسی   

3
423-432

  • تا نباید دیگران ارزان خرند ** زان جلب صرفه ز ما ایشان برند
  • Başkaları daha ucuza almasınlar, o alışverişle bizim kârımızı onlar elde etmesinler dediler.
  • ماند پیغامبر بخلوت در نماز ** با دو سه درویش ثابت پر نیاز
  • Peygamber, namazda kendini tamamıyla niyaza vermiş iki üç yoksulla kalakaldı.
  • گفت طبل و لهو و بازرگانیی ** چونتان ببرید از ربانیی 425
  • Allah; “Davul sesi, abes işler ve alışveriş, Allah Rasülünden sizi nasıl ayırdı?
  • قد فضضتم نحو قمح هائما ** ثم خلیتم نبیا قائما
  • Şaşkın bir halde buğdaya doğru dağılıverdiniz de Peygamber’i atakta yalnız bıraktınız.
  • بهر گندم تخم باطل کاشتید ** و آن رسول حق را بگذاشتید
  • Buğday için olmayacak tohumlar ektiniz, o Hak Resulünü terk ettiniz.
  • صحبت او خیر من لهوست و مال ** بین کرا بگذاشتی چشمی بمال
  • Onun sohbeti oyundan da hayırlıdır, maldan da. Hele bir gör, kimi bıraktın. Gözünü ov da bak!
  • خود نشد حرص شما را این یقین ** که منم رزاق و خیر الرازقین
  • Hırsınızın yüzünden şunu yakînen bilmediniz mi ki rızık verici benim, rızık verenlerin hayırlısı benim.
  • آنک گندم را ز خود روزی دهد ** کی توکلهات را ضایع نهد 430
  • Buğdaya güneşle rızık veren Allah, senin ona dayanmanı nasıl olur da zayi eder?
  • از پی گندم جدا گشتی از آن ** که فرستادست گندم ز آسمان
  • Buğday için, gökyüzünden buğday gönderenden ayrıldın ha!
  • دعوت باز بطان را از آب به صحرا
  • Doğanın kazları ovaya çağırması
  • باز گوید بط را کز آب خیز ** تا ببینی دشتها را قندریز
  • Doğan, Kaza “Sudan çık da şekerler akan ovaları bir gör” dedi.