English    Türkçe    فارسی   

3
4341-4350

  • زانک نبود باز صیاد مگس ** عنکبوتان می مگس گیرند و بس
  • Çünkü doğan, sinek avlamaz ki… Sinekleri ancak örümcekler avlar.
  • عنکبوت دیو بر چون تو ذباب ** کر و فر دارد نه بر کبک و عقاب
  • Şeytan örümcek, senin gibi sineğe galiptir. Keklikle, karakuşla işi yok!
  • بانگ دیوان گله‌بان اشقیاست ** بانگ سلطان پاسبان اولیاست
  • Şeytanların bağırışları, kötü kişilere çobanlık eder. Padişahın sesiyse velilerin bekçisidir.
  • تا نیامیزد بدین دو بانگ دور ** قطره‌ای از بحر خوش با بحر شور
  • Bu suretle birbirinden uzak olan bu iki ses birbirine karışmaz… Tatlı denizden bir katra bile acı denize taşmaz.
  • رسیدن بانگ طلسمی نیم‌شب مهمان مسجد را
  • Gece yarısı mescitteki konuğa tılsım sesinin gelmesi
  • بشنو اکنون قصه‌ی آن بانگ سخت ** که نرفت از جا بدان آن نیکبخت 4345
  • Şimdi o şiddetli ses hikâyesini dinle. O iyi bahtlı konuk, sesi duyunca yerinden bile kıpırdamadı.
  • گفت چون ترسم چو هست این طبل عید ** تا دهل ترسد که زخم او را رسید
  • Dedi ki: “Bu ses, bayram davulu sesi… Neden korkacakmışım? Tokmağı yiyen davul; o korksun!
  • ای دهلهای تهی بی قلوب ** قسمتان از عید جان شد زخم چوب
  • Ey kalbi olmayan boş davullar, can bayramınızdan kısmetiniz, tokmaktan ibaret.
  • شد قیامت عید و بی‌دینان دهل ** ما چو اهل عید خندان همچو گل
  • Kıyamet bayramında dinsizler davul… Biz ise gül gibi gülmekteyiz, bayrama erişenlere benziyoruz.
  • بشنو اکنون این دهل چون بانگ زد ** دیگ دولتبا چگونه می‌پزد
  • Şimdi duy da bak, bu davul nasıl ses vermekte… Devlet tenceresi nasıl kaynamakta
  • چونک بشنود آن دهل آن مرد دید ** گفت چون ترسد دلم از طبل عید 4350
  • O er, davulun sesini duyunca “Gönlüm, bayram davulundan nasıl olur da korkar?” dedi.