English    Türkçe    فارسی   

4
1539-1548

  • فهم کردی زو که غافل گشت و دنگ ** رو سپس کردی به کره بی‌درنگ
  • Anlardı ki Mecnun daldı gitti... Hemen geriye yüz tutar, yavrusunun bulunduğu tarafa doğru gitmeye başlardı.
  • چون به خود باز آمدی دیدی ز جا ** کو سپس رفتست بس فرسنگها 1540
  • Mecnun kendisine gelir, evvelce bulundukları yerden fersahlarca geriye gittiğini anlardı.
  • در سه روزه ره بدین احوالها ** ماند مجنون در تردد سالها
  • Üç gün böyle yol aldılar... Mecnun, âdeta yıllarca tereddüt içinde kaldı.
  • گفت ای ناقه چو هر دو عاشقیم ** ما دو ضد پس همره نالایقیم
  • Nihayet dedi ki: A deve, ikimizde âşığız ama birbirimize aykırıyız... Arkadaşlığa lâyık değiliz!
  • نیستت بر وفق من مهر و مهار ** کرد باید از تو صحبت اختیار
  • Senin sevgin de bana uygun değil, yuların da senden ayrılmak gerek!
  • این دو همره یکدگر را راه‌زن ** گمره آن جان کو فرو ناید ز تن
  • Bu iki arkadaş da, birbirinin yolunu vurmada... Tenden aşağı inip ayrılmayan can, yol azıtır gider!
  • جان ز هجر عرش اندر فاقه‌ای ** تن ز عشق خاربن چون ناقه‌ای 1545
  • Senin canın da arşın ayrılığı ile yoksulluğa düşmüş... Teninse diken aşkıyla deveye dönmüş!
  • جان گشاید سوی بالا بالها ** در زده تن در زمین چنگالها
  • Can, yücelere kanatlar açmada... Ten, tırnaklarıyla yere sarılmada!
  • تا تو با من باشی ای مرده‌ی وطن ** پس ز لیلی دور ماند جان من
  • Ey vatan aşkıyla ölmüş deve, sen benimle oldukça canım, Leylâ’dan uzak kaldı gitti!
  • روزگارم رفت زین گون حالها ** هم‌چو تیه و قوم موسی سالها
  • Adeta Musa kavminin yıllarca çölde kalışı gibi bende seninle bu hallere düştüm... Ömrüm geldi geçti!