English    Türkçe    فارسی   

4
256-265

  • آنک در تون زاد و پاکی را ندید ** بوی مشک آرد برو رنجی پدید
  • Külhanda doğup temizlik nedir görmeyen kişiye mis koklatsın incinir, hasta olur!
  • قصه‌ی آن دباغ کی در بازار عطاران از بوی عطر و مشک بیهوش و رنجور شد
  • Güzel koku satanların pazarında güzel kokularla mis kokusundan bayılan ve hasta düşen derici
  • آن یکی افتاد بیهوش و خمید ** چونک در بازار عطاران رسید
  • Birisi, güzel koku satanların pazarına gelince aklı başından gitti, büzülüp yere yıkıldı.
  • بوی عطرش زد ز عطاران راد ** تا بگردیدش سر و بر جا فتاد
  • Kerem sahibi attarlardan gelen güzel kokular, başını döndürdü, yere düştü!
  • هم‌چو مردار اوفتاد او بی‌خبر ** نیم روز اندر میان ره‌گذر
  • O bihaber, gün ortasında yol uğrağına bir leş gibi yıkıldı, kaldı.
  • جمع آمد خلق بر وی آن زمان ** جملگان لاحول‌گو درمان کنان 260
  • Derhal halk, başına üşüştü... Herkes lâhavle diyerek derdine derman aramaktaydı.
  • آن یکی کف بر دل او می براند ** وز گلاب آن دیگری بر وی فشاند
  • Birisi, eliyle kalbini yokluyor, öbürü yüzüne gülsuyu serpiyordu.
  • او نمی‌دانست کاندر مرتعه ** از گلاب آمد ورا آن واقعه
  • Bilmiyordu ki o alanda onun başına ne geldiyse gülsuyundan geldi.
  • آن یکی دستش همی‌مالید و سر ** وآن دگر کهگل همی آورد تر
  • Biri bileklerini başını ovuyor, öbürü hararetlensin diye samanlı ıslak balçık getiriyordu.
  • آن بخور عود و شکر زد به هم ** وآن دگر از پوششش می‌کرد کم
  • Biri ödağacıyla şekeri karıştırıp tütsülüyor, başka biri elbisesinin bir kısmını soyup üstündekileri hafifletiyordu.
  • وآن دگر نبضش که تا چون می‌جهد ** وان دگر بوی از دهانش می‌ستد 265
  • Birisi nasıl atıyor diye nabzını yokluyor, öbürü ağzını kokluyor.