English    Türkçe    فارسی   

4
3617-3626

  • هم‌چنان کرد و هم اندر دم زمین ** سبز گشت از سنبل و حب ثمین
  • Musa emre uyunca, derhal yeryüzü yeşerdi, sümbüller ve iri taneli başaklarla doldu. (T.M.)
  • اندر افتادند در لوت آن نفر ** قحط دیده مرده از جوع البقر
  • Kıtlık görmüş ve sığır açlığına uğrayıp, ölüm haline gelmiş olan Kıptiler, hemen o nimete saldırdılar. (T.M.)
  • چند روزی سیر خوردند از عطا ** آن دمی و آدمی و چارپا
  • İnsanlar ve hayvanlar, birkaç gün Hakk’ın bu ihsanı ile karınlarını iyice doyurdular.(T.M.)
  • چون شکم پر گشت و بر نعمت زدند ** وآن ضرورت رفت پس طاغی شدند 3620
  • Karınları doyup bol bol nimet bulunca, isyankâr oldular; zaruret gidince azgınlaştılar. (T.M.)
  • نفس فرعونیست هان سیرش مکن ** تا نیارد یاد از آن کفر کهن
  • بی تف آتش نگردد نفس خوب ** تا نشد آهن چو اخگر هین مکوب
  • بی‌مجاعت نیست تن جنبش‌کنان ** آهن سردیست می‌کوبی بدان
  • Bilmiş ol ki, beden aç kalmayınca, itaatkâr olmaz. Onu, tokken ibadete sevk etmek, soğuk demiri dövmek gibidir. (T.M.)
  • گر بگرید ور بنالد زار زار ** او نخواهد شد مسلمان هوش دار
  • O beden ve ondaki nefs ağlasa ve inim inim inlese de, aklını başına al, Müslüman olmaz. (T.M.)
  • او چو فرعونست در قحط آنچنان ** پیش موسی سر نهد لابه‌کنان 3625
  • Nefis, kıtlık zamanı Musa’nın huzurunda, yerlere kapanıp yalvaran Firavun’a benzer. (T.M.)
  • چونک مستغنی شد او طاغی شود ** خر چو بار انداخت اسکیزه زند
  • İnsan, ihtiyaçtan kurtulunca azar. Hani eşeğin, yükünü atınca çifte fırlatması gibi... (T.M.)