English    Türkçe    فارسی   

4
955-964

  • چون محمد گفت آن جمله بتان ** سرنگون گشت و ساجد آن زمان 955
  • Arap, Muhammed der demez derhal bütün putlar yere kapandılar, secde ettiler.
  • که برو ای پیر این چه جست و جوست ** آن محمد را که عزل ما ازوست
  • “A ihtiyar, Muhammed’i ne çeşit arayış bu? Biz onun yüzünden işten kalacak, hor hakir olacağız!
  • ما نگون و سنگسار آییم ازو ** ما کساد و بی‌عیار آییم ازو
  • Biz onun yüzünden yüz üstü düşeceğiz, taşlanacağız... Onun yüzünden kârımıza kesat gelecek, ayarımız mahvolacak!
  • آن خیالاتی که دیدندی ز ما ** وقت فترت گاه گاه اهل هوا
  • Fetret zamanında hevâ ve heves ehlinin arada bir bizden gördükleri o hayaller,
  • گم شود چون بارگاه او رسید ** آب آمد مر تیمم را درید
  • Onun devri gelince yok olacak... Su görününce teyemmümün hükmü kalmayacak!
  • دور شو ای پیر فتنه کم فروز ** هین ز رشک احمدی ما را مسوز 960
  • A ihtiyar, uzaklaş bizden sınama ateşini alevlendirme; Ahmed’in kıskançlığıyla bizi yakma!
  • دور شو بهر خدا ای پیر تو ** تا نسوزی ز آتش تقدیر تو
  • Allah aşkına uzaklaş ey ihtiyar... Uzaklaş da takdir ateşi, seni de bizimle beraber yakmasın!
  • این چه دم اژدها افشردنست ** هیچ دانی چه خبر آوردنست
  • Biliyor musun ki bu, âdeta ejderhanın kuyruğunu sıkmaktır... hiç biliyor musun, bu ne çeşit haber getiriştir?
  • زین خبر جوشد دل دریا و کان ** زین خبر لرزان شود هفت آسمان
  • Bu haberden denizin de yüreği coşar, madenin de... Bu haberden yedi kat gök bile tir tir titrer!” dediler.
  • چون شنید از سنگها پیر این سخن ** پس عصا انداخت آن پیر کهن
  • O güngörmüş, yaş yaşamış ihtiyar, taşlardan bu sözleri duyunca sopasını yere attı.