English    Türkçe    فارسی   

5
1682-1691

  • گوش من کرست از زاری‌کنان  ** که منم در کف او هم‌چون سنان 
  • Ağlayıp inleyenlere karsı kulağım sağır. Onun elinde bir mızrak gibiyim ben.
  • بیان آنک مخلوقی کر ترا ازو ظلمی رسد به حقیقت او هم‌چون آلتیست عارف آن بود کی بحق رجوع کند نه به آلت و اگر به آلت رجوع کند به ظاهر نه از جهل کند بلک برای مصلحتی چنانک ابایزید قدس الله سره گفت کی چندین سالست کی من با مخلوق سخن نگفته‌ام و از مخلوق سخن نشنیده‌ام ولیکن خلق چنین پندارند کی با ایشان سخن می‌گویم و ازیشان می‌شنوم زیرا ایشان مخاطب اکبر را نمی‌بینند کی ایشان چون صدااند او را نسبت به حال من التفات مستمع عاقل به صدا نباشد چنانک مثل است معروف قال الجدار للوتد لم تشقنی قال الوتد انظر الی من یدقنی 
  • Sana zulmeden mahluk, hakikatte bir alete benzer. Arif, ona derler ki alete değil, Tanrıya bakar. Görünüşte alete baksa bile bilgisizliğinden değildir de öyle icabetmiştir. Nitekim Tanrı sırrını takdis etsin, Ebu Yezid dedi ki: Bunca yıldır halkla konuşmam, halkın sözünü duymam, işitmem. Halksa,beni kendileriyle konuşuyorum, onların sözlerini dinliyorum sanır. Çünkü onlar, söz söylediğim ulu zatı görmezler. Onlar, bence birinin sesine ses veren dağa, dağdan gelen sese benzerler. Duyan akıllı kişi, sese bakmaz. Meşhur atasözüdür: Duvar çiviye niye beni yaralıyorsun? der. Çivi de beni kakana bak diye cevap verir.
  • احمقانه از سنان رحمت مجو  ** زان شهی جو کان بود در دست او 
  • Ahmakçasına mızraktan merhamet umma, mızrağı elinde tutan padişahtan um.
  • باسنان و تیغ لابه چون کنی  ** کو اسیر آمد به دست آن سنی 
  • Mızrağa, kılıca nasıl yalvarabilirsin? Onlar, o yüce kişinin elinde tutsaktır.
  • او به صنعت آزرست و من صنم  ** آلتی کو سازدم من آن شوم  1685
  • O, sanatkarlıkta Azeri’dir, bense putum. Benden ne alet yaparsa o aletim ben.
  • گر مرا ساغر کند ساغر شوم  ** ور مرا خنجر کند خنجر شوم 
  • Beni kadeh yaparsa kadeh olurum, hançer yaparsa hançer.
  • گر مرا چشمه کند آبی هم  ** ور مرا آتش کند تابی دهم 
  • Çeşme yaparsa su veririm, ateş yaparsa ziya.
  • گر مرا باران کند خرمن دهم  ** ور مرا ناوک کند در تن جهم 
  • Yağmur yaparsa yağar, harmana feyiz ve bereket veririm, ok yaparsa bedene saplanırım.
  • گر مرا ماری کند زهر افکنم  ** ور مرا یاری کند خدمت کنم 
  • Yılan yaparsa zehirlerim, yardim ederse hizmette bulunurum.
  • من چو کلکم در میان اصبعین  ** نیستم در صف طاعت بین بین  1690
  • Ben iki parmağın arasındaki kalem gibiyim. İbadet safında mütereddit değilim.
  • خاک را مشغول کرد او در سخن  ** یک کفی بربود از آن خاک کهن 
  • Azrail toprağı söze tuttu; o sırada o köhne topraktan bir avuç kaptı.