English    Türkçe    فارسی   

5
2162-2171

  • این چنین نامه که پرظلم و جفاست  ** کی بود خود درخور اندر دست راست 
  • Zulüm ve cefalarla dolu olan böyle bir defter, nasıl olur da sağ ele layık olur?
  • در بیان کسی کی سخنی گوید کی حال او مناسب آن سخن و آن دعوی نباشد چنان که کفره و لن سالتهم من خلق السموات والارض لیقولن الله خدمت بت سنگین کردن و جان و زر فدای او کردن چه مناسب باشد با جانی کی داند کی خالق سموات و ارض و خلایق الهیست سمیعی بصیری حاضری مراقبی مستولی غیوری الی آخره 
  • Kafirler hakkında “Onlara gökleri ve yeryüzünü kim yarattı, diye sorarsan Tanrı yarattı derler” demiştir. Haline uygun söz söylemeyen ve kendisine uygun davada bulunmayan adam da bunlara benzer. Gökleri, yeryüzünü ve bütün mahlukatı yaratan duyar, görür, hazır, nazır, her şeyi gözetir ve her yerde bulunur, kudret sahibi bir tek Tanrı’nın varlığını kabul eden nasıl olur da taştan yontulan bir puta tapar, malını,canını, ona feda eder?
  • زاهدی را یک زنی بد بس غیور  ** هم بد او را یک کنیزک هم‌چو حور 
  • Bir zahidin pek kıskanç bir karısı, bir de huri gibi güzel bir halayığı vardı.
  • زان ز غیرت پاس شوهر داشتی  ** با کنیزک خلوتش نگذاشتی 
  • Kadın, kıskançlığından kocasını gözetir, halayıkla hiç yalnız bırakmazdı.
  • مدتی زن شد مراقب هر دو را  ** تاکشان فرصت نیفتد در خلا  2165
  • Kadın, bir zaman onların ikisini de gözetti, yalnız kalmalarına fırsat vermedi.
  • تا در آمد حکم و تقدیر اله  ** عقل حارس خیره‌سر گشت و تباه 
  • Nihayet Tanrının kaza ve kaderi gelip çattı. Koruyucu akıl, şaşırdı gitti.
  • حکم و تقدیرش چو آید بی‌وقوف  ** عقل کی بود در قمر افتد خسوف 
  • Tanrı hükmü, Tanrı takdiri gelince akıl kim oluyor ki? Ay bile tutulur.
  • بود در حمام آن زن ناگهان  ** یادش آمد طشت و در خانه بد آن 
  • Kadın, hamama gitmişti. Birden aklına geldi hamam tasını evde unutmuştu.
  • با کنیزک گفت رو هین مرغ‌وار  ** طشت سیمین را ز خانه‌ی ما بیار 
  • Kuş gibi hemencecik koş. Evden o gümüş hamam tasını getir dedi.
  • آن کنیزک زنده شد چون این شنید  ** که به خواجه این زمان خواهد رسید  2170
  • Halayık bu sözü duyunca efendisiyle buluşabileceğini düşünüp adeta canlandı.
  • خواجه در خانه‌ست و خلوت این زمان  ** پس دوان شد سوی خانه شادمان 
  • Efendi şimdi evde yalnızdır deyip sevine, sevine hemen eve koştu.