English    Türkçe    فارسی   

5
2771-2780

  • واجبست و جایزست و مستحیل  ** این وسط را گیر در حزم ای دخیل 
  • Mutlaka yapılması lâzım şey var, yapılsa da olur, yapılmasa da olur iş var, bir de yapılmasına imkân olmayan var. Sen bu ikisinin ortasını tut, ihtiyatta caiz olanı gözet ey bu kavme sonradan gelip katılan kişi!
  • گریان شدن امیر از نصیحت شیخ و عکس صدق او و ایثار کردن مخزن بعد از آن گستاخی و استعصام شیخ و قبول ناکردن و گفتن کی من بی‌اشارت نیارم تصرفی کردن 
  • Beyin, Şeyhin öğütünü duyunca ağlaması ye Şeyhin özündeki doğruluğun ona aksetmesi, o küstahlıktan sonra hazinesini Şeyhe bağışlaması, Şeyhin, ben buyruksuz alıp kullanamam diyerek kabul etmemesi
  • این بگفت و گریه در شد های های  ** اشک غلطان بر رخ او جای جای 
  • Şeyh bu sözleri söyleyip hay hayla ağlamaya koyuldu, gözyaşları yeryüzünü ıslatmaya başladı.
  • صدق او هم بر ضمیر میر زد  ** عشق هر دم طرفه دیگی می‌پزد 
  • Şeyhin doğruluğu, beyin içine aksetti. Aşk, her an bir görülmemiş çömlek kaynatır durur.
  • صدق عاشق بر جمادی می‌تند  ** چه عجب گر بر دل دانا زند 
  • Aşıkın doğruluğu cansız bir şeye bile tesir eder. Bilen bir kişinin gönlüne dokunsa şaşılır mı?
  • صدق موسی بر عصا و کوه زد  ** بلک بر دریای پر اشکوه زد  2775
  • Musa'nın doğruluğu, sopaya ve dağa tesir etti, hattâ azametli denize bile dokundu.
  • صدق احمد بر جمال ماه زد  ** بلک بر خورشید رخشان راه زد 
  • Ahmed'in doğruluğu ayın yüzüne tesir etti. Hatta parlak güneşin bile yolunu vurdu.
  • رو برو آورده هر دو در نفیر  ** گشته گریان هم امیر و هم فقیر 
  • İkisi yüzyüze verip feryada başladılar. Emîr de ağlamaya kovuldu, fakir de.
  • ساعتی بسیار چون بگریستند  ** گفت میر او را که خیز ای ارجمند 
  • Uzun bir müddet ağlaştılar. Sonra bey dedi ki: Ulu kişi, kalk!
  • هر چه خواهی از خزانه برگزین  ** گرچه استحقاق داری صد چنین 
  • Hazineden ne dilersen al. Bunun gibi yüzlerce ihsana müstahaksın ya, fakat gönlünün dilediğini devşir.
  • خانه آن تست هر چت میل هست  ** بر گزین خود هر دو عالم اندکست  2780
  • O, senindir. Neye meylin varsa al. Zaten sana iki âlem bile dar gelmede.