English    Türkçe    فارسی   

5
3077-3086

  • آن یکی می‌رفت بالای درخت  ** می‌فشاند آن میوه را دزدانه سخت 
  • Birisi ağacın tepesine çıkmış, hırsızcasına şiddetle ağacı silkiyor, meyvalarını döküyordu.
  • صاحب باغ آمد و گفت ای دنی  ** از خدا شرمیت کو چه می‌کنی 
  • Bağ sahibi gelip a alçak dedi, Tanrı'dan utanmıyor musun? Bu yaptığın ne?
  • گفت از باغ خدا بنده‌ی خدا  ** گر خورد خرما که حق کردش عطا 
  • Hırsız dedi ki: Tanrı bağından Tanrı kulu, Tanrı'nın ihsan ettiği hurmayı yerse,
  • عامیانه چه ملامت می‌کنی  ** بخل بر خوان خداوند غنی  3080
  • Âdice ne kınıyorsun, gani Tanrı'nın ihsanını neden kıskanıyorsun?
  • گفت ای ایبک بیاور آن رسن  ** تا بگویم من جواب بوالحسن 
  • Bağ sahibi, hizmetçisine Aybek, dedi, getir o ipi de şu adama cevap vereyim.
  • پس ببستش سخت آن دم بر درخت  ** می‌زد او بر پشت و ساقش چوب سخت 
  • İp gelince hırsızı ağaca bir güzelce bağladı. Arkasına, ayaklarına vurarak onu adamakıllı dövmeye başladı.
  • گفت آخر از خدا شرمی بدار  ** می‌کشی این بی‌گنه را زار زار 
  • Hırsız, yahu dedi, Tanrı'dan utan, bu suçsuz günahsız kulu öldürüyorsun.
  • گفت از چوب خدا این بنده‌اش  ** می‌زند بر پشت دیگر بنده خوش 
  • Bağcı dedi ki: Tanrının kulu, başka bir kulunu Tanrı sopasiyle güzelce dövüyor.
  • چوب حق و پشت و پهلو آن او  ** من غلام و آلت فرمان او  3085
  • Sopa da Tanrının, arka da, yan da. Ben, ancak onun kulu ve buyruğunun aletiyim.
  • گفت توبه کردم از جبر ای عیار  ** اختیارست اختیارست اختیار 
  • Hırsız, cebirden tövbe ettim, ihtiyar vardır, vardır, var dedi.