English    Türkçe    فارسی   

6
1644-1653

  • ورنه خلعت را برد او باز پس  ** که نیابیدم به خانه‌ش هیچ کس 
  • Yoksa eve geldim, kimsecikler yoktu diye getirdiği elbiseyi geri götürür ha!
  • باز سال کردن صوفی از آن قاضی 
  • Sofinin ,yine kadıya sorması
  • گفت صوفی که چه بودی کین جهان  ** ابروی رحمت گشادی جاودان  1645
  • Sofi dedi ki: Ne olurdu yâni, bu âlem, ebedî olarak insana gülseydi, hiç kaşlarını çatmasaydı.
  • هر دمی شوری نیاوردی به پیش  ** بر نیاوردی ز تلوینهاش نیش 
  • Her an ortaya bir acılık katmasaydı, değişip durarak insana zahmetler vermeseydi.
  • شب ندزدیدی چراغ روز را  ** دی نبردی باغ عیش آموز را 
  • Gündüzün nurunu gece çalmasaydı, zevk ve sefalar sürülen bahçeyi kış talan etmeseydi.
  • جام صحت را نبودی سنگ تب  ** آمنی با خوف ناوردی کرب 
  • Sıhhat kadehi humma taşı ile kırılmasaydı, eminliği dert ve elem korkusu bozmasaydı.
  • خود چه کم گشتی ز جود و رحمتش  ** گر نبودی خرخشه در نعمتش 
  • Hâsılı nimetinde bir hırıltı, gürültü olmasaydı cömertliğinden, ne eksilirdi ki?
  • جواب قاضی سال صوفی را و قصه‌ی ترک و درزی را مثل آوردن 
  • Kadının sofiye cevap vermesi ve Türkle terzi hikâyesini örnek getirmesi
  • گفت قاضی بس تهی‌رو صوفیی  ** خالی از فطنت چو کاف کوفیی  1650
  • Kadı, pek bomboş bir sofisin sen. Kûfî yazıdaki kef gibi bomboşsun, bir parçacık bile aklın yok.
  • تو بنشنیدی که آن پر قند لب  ** غدر خیاطان همی‌گفتی به شب 
  • Ağzından şekerler saçan hikâyeci, geceleri terzilerin hainliklerini anlatır, hiç duymadın mı sen?
  • خلق را در دزدی آن طایفه  ** می‌نمود افسانه‌های سالفه 
  • Onların halkı nasıl soyup soğana çevirdiklerine dair geçmiş zamanlardaki hikâyeleri anlatır durur.
  • قصه‌ی پاره‌ربایی در برین  ** می حکایت کرد او با آن و این 
  • Kumaş keserlerken kumaşın bir parçasını nasıl çaldıklarını şuna buna söyler.