English    Türkçe    فارسی   

6
2357-2366

  • گو بدو چندانک افزون می‌دود  ** از مراد دل جداتر می‌شود 
  • Koş de. Ne kadar fazla koşarsa gönlünün muradından o kadar uzaklaşır.
  • جاهدوا فینا بگفت آن شهریار  ** جاهدوا عنا نگفت ای بی‌قرار 
  • Padişah, “Bizim için savaşanlar” dedi, bizden uzaklaşmaya çalışanlar demedi a kararsız adam!
  • هم‌چو کنعان کو ز ننگ نوح رفت  ** بر فراز قله‌ی آن کوه زفت 
  • Kenan gibi hani. O da Nuh’dan arlandı da o koca dağın tepesine çıkmaya kalkıştı.
  • هرچه افزون‌تر همی‌جست او خلاص  ** سوی که می‌شد جداتر از مناص  2360
  • Kurtulmak için dağa ne kadar koştu, tırmandıysa kurtuluştan o kadar uzaklaştı.
  • هم‌چو این درویش بهر گنج و کان  ** هر صباحی سخت‌تر جستی کمان 
  • Her sabah, daha katı bir yayla daha uzağa ok atıp define arayan bu yoksul gibi.
  • هر کمانی کو گرفتی سخت‌تر  ** بود از گنج و نشان بدبخت‌تر 
  • Daha katı olan her yayı, eline aldıkça defineden o derece mahrum olmaktaydı.
  • این مثل اندر زمانه جانی است  ** جان نادانان به رنج ارزانی است 
  • Bu atalar sözü, âlemde söylenir durur: Şeytanın canı azapta gerek.
  • زانک جاهل ننگ دارد ز اوستاد  ** لاجرم رفت و دکانی نو گشاد 
  • Çünkü bilgisiz kişi hocadan utanır, kalkar, gidip yeni bir dükkân açar.
  • آن دکان بالای استاد ای نگار  ** گنده و پر کزدمست و پر ز مار  2365
  • Ustana danışmadan açtığın o dükkân, bil ki kokmuş bir dükkândır, akreplerle, yılanlarla doludur o suretten ibaret adam!
  • زود ویران کن دکان و بازگرد  ** سوی سبزه و گلبنان و آب‌خورد 
  • Çabuk yık bu dükkânı da yeşilliğe, gül fidanlarına, içilecek suların bulunduğu yere dön!