English    Türkçe    فارسی   

6
487-496

  • حکم او هم حکم قبله‌ی او بود  ** مرده‌اش خوان چونک مرده‌جو بود 
  • Adam olmayan kişinin hükmü de, kıblesine benzer. O ölüyü arayıp durur, var onu da ölü say sen.
  • هر که با این قوم باشد راهبست  ** که کلوخ و سنگ او را صاحبست 
  • Böyle adamlarla düşüp kalkan da rahiptir. Çünkü düşüp kalktığı adamlar, taştan, kerpiçten başka bir şey değildir.
  • خود کلوخ و سنگ کس را ره نزد  ** زین کلوخان صد هزار آفت رسد 
  • Hattâ onlar taştan, kerpiçten de beterdir. Çünkü taş ve kerpiç, kimsenin yolunu vurmaz. Halbuki bu kerpiçlerden insana yüz binlerce zarar gelir.
  • گفت مرغش پس جهاد آنگه بود  ** کین چنین ره‌زن میان ره بود  490
  • Kuş, iyi ama dedi, asıl savaş, yolda böyle yol vuranlar olunca savaştır.
  • از برای حفظ و یاری و نبرد  ** بر ره ناآمن آید شیرمرد 
  • Aslan gibi olan er, halkı korumak, onlara yardım etmek ve düşmanla savaşmak için emin olmayan yola gelir.
  • عرق مردی آنگهی پیدا شود  ** که مسافر همره اعدا شود 
  • Erlik, yolcu düşmanla çatıştığı zaman meydana çıkar.
  • چون نبی سیف بودست آن رسول  ** امت او صفدرانند و فحول 
  • Peygamber, kılıçla gönderildi, ümmeti de saflar yaran er bir ümmettir.
  • مصلحت در دین ما جنگ و شکوه  ** مصلحت در دین عیسی غار و کوه 
  • Bizim dinimiz de iş, savaştadır. İsa dininde mağaraya, dağa çekilip ibadette.
  • گفت آری گر بود یاری و زور  ** تا به قوت بر زند بر شر و شور  495
  • Adam dedi ki: Evet ama insanda güç kuvvet varsa, kötülüklere karşı durabilirse.
  • چون نباشد قوتی پرهیز به  ** در فرار لا یطاق آسان بجه 
  • Kuvvet olmayınca çekinmek daha doğru. Takatin yetmeyeceği şeyden kaçmak daha yerinde bir iş.