- 
		   گر جهان را پر در مکنون کنم ** روزی تو چون نباشد چون کنم   2390
 
		    - Dünyayı en değerli incilerle doldursan nasibin yoksa ne yapayım?
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ترک جنگ و ره زنی ای زن بگو ** ور نمیگویی به ترک من بگو
 
		    - Ey kadın, kavgayı, darılmayı bırak; bırakmayacaksan beni bırak!
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    مر مرا چه جای جنگ نیک و بد ** کاین دلم از صلحها هم میرمد
 
		    - Ben, iyiyle, kötüyle, kavga edemem; kavga ile işim yok. Savaşmak şöyle dursun; gönlüm barışlardan bile ürkmekte.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گر خمش کردی و گرنه آن کنم ** که همین دم ترک خان و مان کنم
 
		    - Susacaksan ne âlâ; yoksa öyle bir iş yaparım ki şu anda hemen kalkar, evimi, barkımı bırakır, giderim.”
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	       
		  
		  - 
		  مراعات کردن زن شوهر را و استغفار کردن از گفتهی خویش
 
		  - Kadının yola gelip söylediklerinden istiğfar eylemesi
 
	        
	      
	       
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    زن چو دید او را که تند و توسن است ** گشت گریان گریه خود دام زن است
 
		    - Kadın onu titiz ve hiddetli görünce ağlamaya başladı. Zaten ağlamak, kadının tuzağıdır.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   گفت از تو کی چنین پنداشتم ** از تو من اومید دیگر داشتم   2395
 
		    - “Ben, senden bunu mu umardım? Senden başka ümidim vardı” dedi.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    زن در آمد از طریق نیستی ** گفت من خاک شمایم نه ستی
 
		    - Kadın yokluk yoluna girip dedi ki: “Ben senin karın değil, ayağının toprağıyım.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    جسم و جان و هر چه هستم آن تست ** حکم و فرمان جملگی فرمان تست
 
		    - Cismim, canım, nem varsa senindir; hüküm de senin, ferman da!
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گر ز درویشی دلم از صبر جست ** بهر خویشم نیست آن بهر تو است
 
		    - Yoksulluk yüzünden sabrım tükendiyse bu da kendim için değil, senin için.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    تو مرا در دردها بودی دوا ** من نمیخواهم که باشی بینوا
 
		    - Sen, bana dertli zamanlarda deva oldun; muhtaç olmanı istemiyorum.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   جان تو کز بهر خویشم نیست این ** از برای تستم این ناله و حنین   2400
 
		    - Canın için, bu kendim için değil. Bu ağlayış bu inleyiş hep senin için.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    خویش من و الله که بهر خویش تو ** هر نفس خواهد که میرد پیش تو
 
		    - Ben, Tanrı hakkı için varlığımı her nefeste huzurunda feda etmek isterim.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    کاش جانت کش روان من فدی ** از ضمیر جان من واقف بدی
 
		    - Canım sana kurban olsun... Ne olurdu ruhun bana vâkıf olsaydı.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون تو با من این چنین بودی به ظن ** هم ز جان بیزار گشتم هم ز تن
 
		    - Fakat sen hakkımda böyle kötü zanna düşünce candan da usandım, tenden de.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    خاک را بر سیم و زر کردیم چون ** تو چنینی با من ای جان را سکون
 
		    - Ey canımın rahatı! Sen bana böyle aykırı olunca altına da toprak saçtım, gümüşe de( artık ikisi de gözümde değil).
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   تو که در جان و دلم جا میکنی ** زین قدر از من تبرا میکنی   2405
 
		    - Canımda da sen varsın, gönlümde de sen. Öyle olduğu halde bu kadarcık bir şeyden dolayı benden ayrılmaya kalkışıyorsun.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    تو تبرا کن که هستت دستگاه ** ای تبرای ترا جان عذر خواه
 
		    - Kudret senin elinde, ayrılabilirsin; fakat senin bu niyetine karşılık candan özürler dilemekteyim.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    یاد میکن آن زمانی را که من ** چون صنم بودم تو بودی چون شمن
 
		    - O zamanları hatırla ki ben put gibi güzeldim, sen de karşımda puta tapan şamana benzerdin.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    بنده بر وفق تو دل افروخته ست ** هر چه گویی پخت گوید سوخته ست
 
		    - Bu kul sana tâbidir; gönlü, senin dileğine göre aydınlanmış, yanmıştır. Neyi “pişir, hazırla” dersen hemen “pişti, yandı bile” derim.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    من سپاناخ تو با هر چم پزی ** یا ترش با یا که شیرین میسزی
 
		    - Ben senin ıspanağınım. İster ekşili pişir, ister tatlılı...
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   کفر گفتم نک به ایمان آمدم ** پیش حکمت از سر جان آمدم   2410
 
		    - Küfür söylemiştim; işte imana geldim. Can ve gönülle hükmüne tâbi oldum.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    خوی شاهانهی ترا نشناختم ** پیش تو گستاخ خر در تاختم
 
		    - Senin şahane huyunu takdir edemedim. Huzuruna küstahça eşek sürdüm.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون ز عفو تو چراغی ساختم ** توبه کردم اعتراض انداختم
 
		    - Fakat affından bir mum düzüp yakınca tövbe ettim; itirazı bıraktım.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    مینهم پیش تو شمشیر و کفن ** میکشم پیش تو گردن را بزن
 
		    - Kılıçla kefeni huzuruna koyuyorum; önüne boynumu uzatıyorum; vur!
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    از فراق تلخ میگویی سخن ** هر چه خواهی کن و لیکن این مکن
 
		    - Acı ayrılıktan gem vuruyorsun. Ne istersen yap, fakat bunu yapma!