English    Türkçe    فارسی   

2
2651-2675

  • خود اگر کفر است و گر ایمان او ** دست باف حضرت است و آن او
  • Küfür olsun, iman olsun, onun eliyle dokunmadır, onundur.”
  • باز تقریر کردن معاویه با ابلیس مکر او را
  • Muaviye’nin tekrar İblis’e İblis’in hilelerini anlatması
  • گفت امیر او را که اینها راست است ** لیک بخش تو ازینها کاست است‏
  • Emîr ona dedi ki: “Bunlar doğru. Fakat bunlardan senin payın eksik.
  • صد هزاران را چو من تو ره زدی ** حفره کردی در خزینه آمدی‏
  • Sen, benim gibi yüz binlerce kişinin yolunu urdum delik deldin, hazineye girdin!
  • آتشی از تو نسوزم چاره نیست ** کیست کز دست تو جامه‏ش پاره نیست‏
  • Hem ateş ve neft olasın, hem yakmayasın, buna imkân var mı? Kimdir ki senin elinden elbisesi yırtılmamış olsun!
  • طبعت ای آتش چو سوزانیدنی است ** تا نسوزانی تو چیزی چاره نیست‏ 2655
  • Ey, ateş senin tabiatın yakmaktır, bir şeyi yakmaman mümkün değil.
  • لعنت این باشد که سوزانت کند ** اوستاد جمله دزدانت کند
  • Tanrı seni yakıcı bir hale getirmiş, bütün hırsızların üstadı etmiştir. İşte lânet budur.
  • با خدا گفتی شنیدی رو برو ** من چه باشم پیش مکرت ای عدو
  • Tanrı ile yüz yüze konuştum. Ey düşman, senin hilene karşı ben kim oluyorum?
  • معرفتهای تو چون بانگ صفیر ** بانگ مرغانی است لیکن مرغ گیر
  • Senin marifetlerin, ıslık sesi gibidir, kuşların seslerine benzer, fakat kuş avlar.
  • صد هزاران مرغ را آن ره زده ست ** مرغ غره کاشنایی آمده ست‏
  • O, yüz binlerce kuşun yolunu urmuştur. Kuş, aşina bir kuş geldi sanıp aldanmıştır.
  • در هوا چون بشنود بانگ صفیر ** از هوا آید شود اینجا اسیر 2660
  • Havada uçarken ıslık sesini duyunca havadan iner, burada esir olur.
  • قوم نوح از مکر تو در نوحه‏اند ** دل کباب و سینه شرحه شرحه‏اند
  • Nuh’un kavmi senin hilenden feryada düşmüşler, gönülleri yanmış, göğüsleri paramparça olmuştur.
  • عاد را تو باد دادی در جهان ** در فگندی در عذاب و اندهان‏
  • Cihanda Âd kavmine rüzgârı sen yolladın, onları azaplara, mihnetlere sen düşürdün.
  • از تو بود آن سنگسار قوم لوط ** در سیاه آبه ز تو خوردند غوط
  • Lût kavminin başına taş yağmasına sen sebep oldun. O kara suyun içinde, senin yüzünden boğuldular.
  • مغز نمرود از تو آمد ریخته ** ای هزاران فتنه‏ها انگیخته‏
  • Nemrut’un beyni, senin yüzünden döküldü binlerce fitneler meydana getiren Şeytan!
  • عقل فرعون ذکی فیلسوف ** کور گشت از تو نیابید او وقوف‏ 2665
  • Filozof, zeki Firavunun aklı körleşti, senin yüzünden bir şey anlamaz oldu.
  • بو لهب هم از تو نااهلی شده ** بو الحکم هم از تو بو جهلی شده‏
  • Ebulehep de senin yüzünden naehil, oldu. Ebülhakem de senin yüzünden Ebucehil kesildi.
  • ای بر این شطرنج بهر یاد را ** مات کرده صد هزار استاد را
  • Ey bu satrançta nam için yüz binlerce ustayı mat eden!
  • ای ز فرزین بندهای مشکلت ** سوخته دلها سیه گشته دلت‏
  • Ey müşkül oyunlarıyla gönülleri yakan ve gönlüne merhamet gelmeyen!
  • بحر مکری تو خلایق قطره‏ای ** تو چو کوهی وین سلیمان ذره‏ای‏
  • Sen hile denizisin, halk bir katradan ibaret. Sen dağ gibisin, selim kalpli insanlara ancak bir zerre!
  • کی رهد از مکر تو ای مختصم ** غرق طوفانیم الا من عصم‏ 2670
  • Ey düşmanlık edip duran Şeytan, senin hilenden kim kurtulabilir? Hepimiz tufana gark olmuşuz. Ancak Tanrı’nın koruduğu müstesna.
  • بس ستاره‏ی سعد از تو محترق ** بس سپاه و جمع از تو مفترق‏
  • Nice saadetli yıldız, senin yüzünden ihtiraka düşmüştür. Nice askerler, nice topluluklar, senin yüzünden darmadağın olmuştur!”
  • باز جواب گفتن ابلیس معاویه را
  • İblis’in Muaviye’ye cevap vermesi
  • گفت ابلیسش گشای این عقد را ** من محکم قلب را و نقد را
  • İblis Muaviye’ye dedi ki: “Bu bağı çöz. Ben, kalpla halis için mehenğim.
  • امتحان شیر و کلبم کرد حق ** امتحان نقد و قلبم کرد حق‏
  • Hak, beni aslanla köpeği imtihan etmek için yarattı, halisle kalpı ayırt etmek için halk etti.
  • قلب را من کی سیه رو کرده‏ام ** صیرفی‏ام قیمت او کرده‏ام‏
  • Ben, kalpın yüzünü ne vakit karartmışım. Kuyumcuyum ben, ona daima değerini verdim.
  • نیکوان را ره نمایی می‏کنم ** شاخه‏های خشک را بر می‏کنم‏ 2675
  • İyilere yol gösteririm, kuru dalları keserim.