English    Türkçe    فارسی   

3
3484-3508

  • تا نبینی نور دین آمن مباش ** کاتش پنهان شود یک روز فاش
  • Din nurunu görmedikçe emin olma… Çünkü gizli ateş, bir gün olur ortaya çıkar.
  • نور آبی دان و هم در آب چفس ** چونک داری آب از آتش مترس 3485
  • Nuru bir su bil, suya yapış… Suyu elde ettin mi ateşten korkma!
  • آب آتش را کشد کتش بخو ** می‌بسوزد نسل و فرزندان او
  • Ateşi su söndürür. Çünkü ateş, huyu muktezası suyun soyunu, sopunu, oğullarını, (yani ağaçları, otları) yakar, yandırır!
  • سوی آن مرغابیان رو روز چند ** تا ترا در آب حیوانی کشند
  • Birkaç günceğiz o su kuşlarının yanına git de seni Abıhayata ulaştırsınlar.
  • مرغ خاکی مرغ آبی هم‌تنند ** لیک ضدانند آب و روغنند
  • Karakuşuyla su kuşu, suret bakımından birdir ama suyla yağ gibi hakikatte birbirine zıttır,
  • هر یکی مر اصل خود را بنده‌اند ** احتیاطی کن بهم ماننده‌اند
  • Bunlar, birbirlerine benzerler ama her biri, kendi aslına kuldur, köledir. Dikkat ve ihtiyatla hareket et.
  • همچنانک وسوسه و وحی الست ** هر دو معقولند لیکن فرق هست 3490
  • Nitekim vesveseyle Elest deminin vahyi… Her ikisi de duyguyla değil, akılla anlaşılır; fakat aralarında fark var.
  • هر دو دلالان بازار ضمیر ** رختها را می‌ستایند ای امیر
  • Her ikisi de gönül pazarının tellâlıdır, her ikisi de matahlarını över, durur.
  • گر تو صراف دلی فکرت شناس ** فرق کن سر دو فکر چون نخاس
  • Gönül sarrafıysan fikrini anla, gönlüne geleni bil de esir tellâlı gibi bu iki fikri birbirinden ayırt et.
  • ور ندانی این دو فکرت از گمان ** لا خلابه گوی و مشتاب و مران
  • Eğer şüpheye düşüyor ve iki fikri ayırt edemiyorsan “Aldatmaca yok“ de; acele etme, koşma!
  • حیله دفع مغبون شدن در بیع و شرا
  • Alışverişte aldanmamanın çaresi
  • آن یکی یاری پیمبر را بگفت ** که منم در بیعها با غبن جفت
  • Bir dost, Peygamber’e “Ben alışverişte daima aldanıyorum.
  • مکر هر کس کو فروشد یا خرد ** همچو سحرست و ز راهم می‌برد 3495
  • Bir şey satan yahut alan kişinin hilesi sanki sihir… Gelip benim yolumu kesiyor“ dedi.
  • گفت در بیعی که ترسی از غرار ** شرط کن سه روز خود را اختیار
  • Peygamber dedi ki: “Alışverişte aldanmaktan korkuyorsan alacağın şeyi üç gün muhayyer olarak al.
  • که تانی هست از رحمان یقین ** هست تعجیلت ز شیطان لعین
  • Çünkü şüphe yok, yavaş iş Rahman’dandır. Acele edşinse melûn Şeytan’dan.“
  • پیش سگ چون لقمه نان افکنی ** بو کند آنگه خورد ای معتنی
  • Önüne bir lokma atsan köpek bile köpekliğiyle önce koklar da sonra yer a ihtiyatlı adam!
  • او ببینی بو کند ما با خرد ** هم ببوییمش به عقل منتقد
  • O burnuyla koklar, biz aklımızla koklarız. Hele bir bak, demek ki biz de her şeyi inceleyen aklımızla kokluyoruz.
  • با تانی گشت موجود از خدا ** تابه شش روز این زمین و چرخها 3500
  • Allah bile bu yerlerle gökleri yavaşlıkla ve tam altı günde yarattı.
  • ورنه قادر بود کو کن فیکون ** صد زمین و چرخ آوردی برون
  • Yoksa “Kün” der demez yerler de olurdu, gökler de; Allah, buna kadirdi. Hatta bir emreder etmez yüzlerce yer gök yaratabilirdi.
  • آدمی را اندک اندک آن همام ** تا چهل سالش کند مرد تمام
  • Allah bütün kudretiyle beraber insanı, yavaş yavaş ve tam kırk yılda kemal sahibi eder.
  • گرچه قادر بود کاندر یک نفس ** از عدم پران کند پنجاه کس
  • Bir anda yokluktan elli kişiyi uçurup bu âleme getirmeye kadirdi ama.
  • عیسی قادر بود کو از یک دعا ** بی توقف بر جهاند مرده را
  • İsa, bir dua ile hemencecik ölüyü diriltir de
  • خالق عیسی بنتواند که او ** بی توقف مردم آرد تو بتو 3505
  • İsa’yı yaratan, insanları bir anda yaratmaya kadir değil midir? İsa’ya nazaran kudreti, kat kat üstün mü değil mi?
  • این تانی از پی تعلیم تست ** که طلب آهسته باید بی سکست
  • Dilediğin şeyi yavaş yavaş, fakat sağlam bir halde yapman lâzım… İşte bu yavaşlık, sana bunu öğretmek içindir.
  • جو یکی کوچک که دایم می‌رود ** نه نجس گردد نه گنده می‌شود
  • Daima akıp duran küçük bir dere ne pislenir, ne kokar.
  • زین تانی زاید اقبال و سرور ** این تانی بیضه دولت چون طیور
  • Bu yavaşlıkla insan, ikbale, devlete erişir. Yavaşlık, yumurtadır, devlet de kuşlara benzer.