- 
		    آن یکیی زان سوی وصفست و حال  ** جز دوی ناید به میدان مقال 
 
		    - O birlik, vasıf ve hal bakımındandır. Fakat söz meydanına ancak ikilik gelebilir.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   یا چو احول این دوی را نوش کن  ** یا دهان بر دوز و خوش خاموش کن    2035
 
		    - Ya şaşı gibi bu ikiliği iç, yahut ağzını yum, güzelce sus!
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    یا به نوبت گه سکوت و گه کلام  ** احولانه طبل میزن والسلام 
 
		    - Yahut da nöbetle gâh sus, gâh söyle. Hâsılı şaşıca davul döv vesselâm.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون ببینی محرمی گو سر جان  ** گل ببینی نعره زن چون بلبلان 
 
		    - Bir mahrem gördün mü can sırrını söyle. Gül gördün mü bülbüller gibi nâra at.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون ببینی مشک پر مکر و مجاز  ** لب ببند و خویشتن را خنب ساز 
 
		    - Hileyle, geçici şeylerle dolu bir tulum görürsen dudağını kapat, kendini küp haline sok.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    دشمن آبست پیش او مجنب  ** ورنه سنگ جهل او بشکست خنب 
 
		    - O, suyun düşmanıdır, onun önünde oynama. Yoksa bilgisizlik taşını atar, küpü kırar.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   با سیاستهای جاهل صبر کن  ** خوش مدارا کن به عقل من لدن    2040
 
		     
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    صبر با نااهل اهلان را جلاست  ** صبر صافی میکند هر جا دلیست 
 
		    - Cahilin eziyetlerine sabretmek, ehil olanlara cilâdır. Nerede bir gönül varsa sabırla cilâlanır.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آتش نمرود ابراهیم را  ** صفوت آیینه آمد در جلا 
 
		    - Nemrut’un ateşi, İbrahim’e bir ayna temizliği verdi, aynayı cilalâr gibi onu da arıttı, cilâladı.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    جور کفر نوحیان و صبر نوح  ** نوح را شد صیقل مرآت روح 
 
		    - Nuh kavminin cefası ile Nuh’un sabrı, Nuh’a ruh cilâsı oldu.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	       
		  
		  - 
		  حکایت مرید شیخ حسن خرقانی قدس الله سره 
 
		  - Allah,sırrını kutlasın Şeyh Hasan-ı Harkani’ye ait hikâye
 
	        
	      
	       
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    رفت درویشی ز شهر طالقان  ** بهر صیت بوالحسین خارقان 
 
		    - Bir derviş, Ebül-Huseyn-i Harkan’ın şöhretini duyup Talkan şehrinden yola çıkmıştı.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   کوهها ببرید و وادی دراز  ** بهر دید شیخ با صدق و نیاز    2045
 
		    - Dağlar aştı, uzun ovalar geçti. Şeyh’i görmek için özü doğru olarak, Allahya yalvarıp yakararak bunca yol aldı.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آنچ در ره دید از رنج و ستم  ** گرچه در خوردست کوته میکنم 
 
		    - Yolda gördüğü cefalar, çektiği eziyetler, anlatılmaya değer ama ben kısa kesiyorum.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون به مقصد آمد از ره آن جوان  ** خانهی آن شاه را جست او نشان 
 
		    - O genç, yolu bitirip maksadına ulaştı. O padişahın evini sordu.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون به صد حرمت بزد حلقهی درش  ** زن برون کرد از در خانه سرش 
 
		    - Öğrenip kapısına geldi, yüzlerce saygıyla kapı halkasını vurdu. Şeyhin karısı, kapıdan başını çıkardı.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    که چه میخواهی بگو ای ذوالکرم  ** ژگفت بر قصد زیارت آمدم 
 
		    - Ey kerem sahibi, ne istiyorsun? dedi. Derviş, ziyaret için geldim deyince.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   خندهای زد زن که خهخه ریش بین  ** این سفرگیری و این تشویش بین    2050
 
		    - Kadın kahkahayla gülüp dedi ki: Sakalına bak yahu. Hele şu yolculuğa, şu uğradığın derde bak.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    خود ترا کاری نبود آن جایگاه  ** که به بیهوده کنی این عزم راه 
 
		    - Yerinde, yurdunda işin yok muydu da beyhude yere yollara düştün?
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    اشتهای گولگردی آمدت  ** یا ملولی وطن غالب شدت 
 
		    - Bir ahmağı görmek hevesine mi düştün, yoksa yurdundan mı usandın?
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    یا مگر دیوت دو شاخه بر نهاد  ** بر تو وسواس سفر را در گشاد 
 
		    - Yahut da şeytan sana bir boyunduruk urdu, vesveseler verdi, sana bu yolculuk kapısını açtı.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گفت نافرجام و فحش و دمدمه  ** من نتوانم باز گفتن آن همه 
 
		    - Birçok kötü sözler söyledi, küfürlerde bulundu, dırıldandı durdu. Onların hepsini söyleyemem ben.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   از مثل وز ریشخند بیحساب  ** آن مرید افتاد از غم در نشیب    2055
 
		    - Kadının sayısız gülümsemesinden, hikâyeler söylemesinden derviş, pek dertlendi, dertlere uğradı.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	       
		  
		  - 
		  پرسیدن آن وارد از حرم شیخ کی شیخ کجاست کجا جوییم و جواب نافرجام گفتن حرم 
 
		  - Derviş’in Şeyh nerede,onu nerede arayalım diye sorması,Şeyh’in karısının da kötü kötü cevap vermesi
 
	        
	      
	       
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    اشکش از دیده بجست و گفت او  ** با همه آن شاه شیریننام کو 
 
		    - Dervişin gözlerinden yaşlar aktı, dedi ki: Bütün bunlarla beraber o adı tatlı padişah nerede? Söyle bana!
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گفت آن سالوس زراق تهی  ** دام گولان و کمند گمرهی 
 
		    - Kadın dedi ki: O bomboş riyâkar bir hilebazdır. Ahmaklara tuzaktır. Yol azıtanlara kementlik eder.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    صد هزاران خام ریشان همچو تو  ** اوفتاده از وی اندر صد عتو 
 
		    - Senin gibi sakalını değirmende ağartan yüz binlerce kişi azgınlıktan ona düşmüştür.