- 
		    قطرهای زان زین دو صد جیحون به است  ** که بدان یک قطره انس و جن برست 
 
		    - Onun göz yaşlarının bir katrası, benim iki yüz ırmağımdan yeğdir. Çünkü o bir katrayla insanlar da kurtuldu, cinler de.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چونک باران جست آن روضهی بهشت  ** چون نجوید آب شورهخاک زشت 
 
		    - O cennet bahçesi bile yağmur isteyince çorak ve çirkin toprak nasıl istemez?
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ای اخی دست از دعا کردن مدار  ** با اجابت یا رد اویت چه کار 
 
		    - Kardeş, elini duadan ayırma. Kabul edilmiş, edilmemiş, bununla ne işin var senin?
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   نان که سد و مانع این آب بود  ** دست از آن نان میبباید شست زود    2345
 
		    - Ekmek bile bu göz yaşına mâni olursa elini ekmekten yumak gerek.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    خویش را موزون و چست و سخته کن  ** ز آب دیده نان خود را پخته کن 
 
		    - Kendine çeki düzen ver, çevikleş, yan yakıl da ekmeğini göz yaşlarınla pişir!
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
	      
	       
	      
		  
		  
	       
		  
		  - 
		  آواز دادن هاتف مر طالب گنج را و اعلام کردن از حقیقت اسرار آن 
 
		  - Hatifin, define arayan yoksula seslenmesi ve definenin hakikatini bildirmesi
 
	        
	      
	       
	      
	       
	      
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    اندرین بود او که الهام آمدش  ** کشف شد این مشکلات از ایزدش 
 
		    - O böyle dua edip dururken Tanrı’dan ilham geldi, bu müşküller açıldı.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    کو بگفتت در کمان تیری بنه  ** کی بگفتندت که اندر کش تو زه 
 
		    - Dendi ki: Hatif sana yaya bir ok koy, at dedi, yayın zıhını adamakıllı çek demedi ki.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    او نگفتت که کمان را سختکش  ** در کمان نه گفت او نه پر کنش 
 
		    - Yayı iyice ta kulağına kadar çek demedi, bir ok koy,atıver dedi.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   از فضولی تو کمان افراشتی  ** صنعت قواسیی بر داشتی    2350
 
		    - Sen, ukalâlığından yayı çekmeye okçuluk hünerini göstermeye kalkıştın.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ترک این سخته کمانی رو بگو  ** در کمان نه تیر و پریدن مجو 
 
		    - Bu katı yayı bırak da yürü, alelâde yaya bir ok koy, fazla gitmesine savaşma.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    چون بیفتد بر کن آنجا میطلب  ** زور بگذار و بزاری جو ذهب 
 
		    - Düştüğü yeri kaz, defineyi orada bulmaya çalış, altınları elde et.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    آنچ حقست اقرب از حبل الورید  ** تو فکنده تیر فکرت را بعید 
 
		    - Tanrı, şah damarından yakındır insana. Halbuki sen ok gibi olan düşünceni uzaklara atmadasın.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    ای کمان و تیرها بر ساخته  ** صید نزدیک و تو دور انداخته 
 
		    - Ey yayı kurup oku atan! Av yakında, sen uzağa düşmüşsün.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   هرکه دوراندازتر او دورتر  ** وز چنین گنجست او مهجورتر    2355
 
		    - Kim daha uzağa ok atarsa daha uzaktadır. Böyle bir defineden daha uzağa düşer o.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    فلسفی خود را از اندیشه بکشت  ** گو بدو کوراست سوی گنج پشت 
 
		    - Filozof kendisini düşünceyle öldürdü. Koş de ona, zaten defineye arkasını çevirmiştir o.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    گو بدو چندانک افزون میدود  ** از مراد دل جداتر میشود 
 
		    - Koş de. Ne kadar fazla koşarsa gönlünün muradından o kadar uzaklaşır.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    جاهدوا فینا بگفت آن شهریار  ** جاهدوا عنا نگفت ای بیقرار 
 
		    - Padişah, “Bizim için savaşanlar” dedi, bizden uzaklaşmaya çalışanlar demedi a kararsız adam!
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    همچو کنعان کو ز ننگ نوح رفت  ** بر فراز قلهی آن کوه زفت 
 
		    - Kenan gibi hani. O da Nuh’dan arlandı da o koca dağın tepesine çıkmaya kalkıştı.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   هرچه افزونتر همیجست او خلاص  ** سوی که میشد جداتر از مناص    2360
 
		    - Kurtulmak için dağa ne kadar koştu, tırmandıysa kurtuluştan o kadar uzaklaştı.
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    همچو این درویش بهر گنج و کان  ** هر صباحی سختتر جستی کمان 
 
		    - Her sabah, daha katı bir yayla daha uzağa ok atıp define arayan bu yoksul gibi.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    هر کمانی کو گرفتی سختتر  ** بود از گنج و نشان بدبختتر 
 
		    - Daha katı olan her yayı, eline aldıkça defineden o derece mahrum olmaktaydı.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    این مثل اندر زمانه جانی است  ** جان نادانان به رنج ارزانی است 
 
		    - Bu atalar sözü, âlemde söylenir durur: Şeytanın canı azapta gerek.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    زانک جاهل ننگ دارد ز اوستاد  ** لاجرم رفت و دکانی نو گشاد 
 
		    - Çünkü bilgisiz kişi hocadan utanır, kalkar, gidip yeni bir dükkân açar.
 
		  
		 
		 
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
                 
	         
	         
	         
	         
		 
		    
		   - 
		   آن دکان بالای استاد ای نگار  ** گنده و پر کزدمست و پر ز مار    2365
 
		    - Ustana danışmadan açtığın o dükkân, bil ki kokmuş bir dükkândır, akreplerle, yılanlarla doludur o suretten ibaret adam!
 
		  
		 
	         
		 
	       
	       
	       
	    
	  
	    
	       
		 
	         
		 
	         
		 
		    
		    - 
		    زود ویران کن دکان و بازگرد  ** سوی سبزه و گلبنان و آبخورد 
 
		    - Çabuk yık bu dükkânı da yeşilliğe, gül fidanlarına, içilecek suların bulunduğu yere dön!