English    Türkçe    فارسی   

6
975-999

  • نور مه راجع شود هم سوی ماه  ** وا رود عکسش ز دیوار سیاه  975
  • Ayın nuru da aya döndü mü duvardaki aksi gider, o duvar simsiyah kesilir.
  • پس بماند آب و گل بی آن نگار  ** گردد آن دیوار بی مه دیووار 
  • O nakış, o boya gitti mi su ve toprak kalır. Ay olmayınca o duvar şeytan gibi bir hale düşer.
  • قلب را که زر ز روی او بجست  ** بازگشت آن زر بکان خود نشست 
  • Kalp altının yüzünden altını gidince, o altın, kendi madenine dönünce,
  • پس مس رسوا بماند دود وش  ** زو سیه‌روتر بماند عاشقش 
  • Kepaze bakır, duman gibi kala kalır. Bu yüzden de ona âşık olanın yüzü kararır.
  • عشق بینایان بود بر کان زر  ** لاجرم هر روز باشد بیشتر 
  • Gözlülerse altın madenine âşık olurlar. Aşkları, her gün biraz daha artar.
  • زانک کان را در زری نبود شریک  ** مرحبا ای کان زر لاشک فیک  980
  • Çünkü altın madenine altınlıkta ortak yoktur. Merhaba ey şüphesiz, hilesiz altın madeni!
  • هر که قلبی را کند انباز کان  ** وا رود زر تا بکان لامکان 
  • Kim kalp bir akçayı altın madenine ortak ederse asıl altın, mekânsızlık madenine gitti mi,
  • عاشق و معشوق مرده ز اضطراب  ** مانده ماهی رفته زان گرداب آب 
  • Âşık da ıstırabından ölür, mâşuk da. İkisi de âdeta suyu çekilmiş girdaptaki balığa döner.
  • عشق ربانیست خورشید کمال  ** امر نور اوست خلقان چون ظلال 
  • Allah’ya ait olan aşk, yücelik güneşidir. Halk da gölge gibi onun nurunun emrindedir.
  • مصطفی زین قصه چون خوش برشکفت  ** رغبت افزون گشت او را هم بگفت 
  • Mustafa, bu vakayı duyunca hoş bir surette ferahladı, neşelendi Ebubekir’de bu hali görünce söz söylemeye iştahlandı.
  • مستمع چون یافت هم‌چون مصطفی  ** هر سر مویش زبانی شد جدا  985
  • Mustafa gibi bir dinleyici duyunca her kılı, ayrı bir dil oldu.
  • مصطفی گفتش که اکنون چاره چیست  ** گفت این بنده مر او را مشتریست 
  • Mustafa dedi ki: Peki, ne çaresi var şimdi? Ebubekir ben ona müşteriyim dedi...
  • هر بها که گوید او را می‌خرم  ** در زیان و حیف ظاهر ننگرم 
  • Efendisi ne isterse zarara ziyana bakmadan alacağım.
  • کو اسیر الله فی الارض آمدست  ** سخره‌ی خشم عدو الله شدست 
  • Çünkü o yeryüzünde Allah esiri olmuş, Allah düşmanlarının hışmına uğramış.
  • وصیت کردن مصطفی علیه‌السلام صدیق را رضی الله عنه کی چون بلال را مشتری می‌شوی هر آینه ایشان از ستیز بر خواهند در بها فزود و بهای او را خواهند فزودن مرا درین فضیلت شریک خود کن وکیل من باش و نیم بها از من بستان 
  • Mustafa aleyhisselâm’ın , Sıddıyk’a -Allah razı olsun -Bilâl’e müşteri olunca mutlaka inatlarından pahalıya satacaklardır,beni de bu fazilette kendine ortak et, vekilim ol, yarı parasını benden al demesi
  • مصطفی گفتش کای اقبال‌جو  ** اندرین من می‌شوم انباز تو 
  • Mustafa dedi ki: Ey devlet arayan, bu hususta ben de sana ortağım.
  • تو وکیلم باش نیمی بهر من  ** مشتری شو قبض کن از من ثمن  990
  • Vekilim ol, müşteri olup onu al, yarı parasını ben de sana ortağım.
  • گفت صد خدمت کنم رفت آن زمان  ** سوی خانه‌ی آن جهود بی‌امان 
  • Ebubekir ,baş üstüne deyip derhal amansız kâfirin evine gitti.
  • گفت با خود کز کف طفلان گهر  ** پس توان آسان خریدن ای پدر 
  • Kendi kendine çocukların elindeki inciyi almak kolaydır diyordu.
  • عقل و ایمان را ازین طفلان گول  ** می‌خرد با ملک دنیا دیو غول 
  • Yol yanıltan Şeytan, dünya malına karşılık bu ahmak çocukların aklını, imanını satın alır ya.
  • آنچنان زینت دهد مردار را  ** که خرد زیشان دو صد گلزار را 
  • Leşe o kadar ziynet verir ki karşılık olarak onlardan iki yüz tane gül bahçesi satın alır.
  • آن‌چنان مهتاب پیماید به سحر  ** کز خسان صد کیسه برباید به سحر  995
  • Büyü yapar da o kadar ay ışığı gösterir ki aşağılık adamlardan yüzlerce keseyi kapar.
  • انبیاشان تاجری آموختند  ** پیش ایشان شمع دین افروختند 
  • Peygamberler, onlara alışveriş etmeyi öğrettiler, onların önünde din mumunu yaktılar.
  • دیو و غول ساحر از سحر و نبرد  ** انبیا را در نظرشان زشت کرد 
  • Fakat şeytan ve yol yanıltan büyücü, hileyle, büyüyle peygamberleri onlara çirkin gösterdi.
  • زشت گرداند به جادویی عدو  ** تا طلاق افتد میان جفت و شو 
  • Düşman büyü yaparak karı ile kocayı birbirine çirkin gösterir, nihayet aralarına ayrılık düşer.
  • دیده‌هاشان را به سحر می‌دوختند  ** تا چنین جوهر به خس بفروختند 
  • Onların gözlerini büyüyle kapattılar da böyle değerli bir inciyi aşağılık kişiye sattılar.