English    Türkçe    فارسی   

5
2913-2962

  • گفت اگر خواهد خدا مومن شوم  ** ور فزاید فضل هم موقن شوم 
  • Mecusi dedi ki: Tanrı dilerse imana gelirim, ihsanını çoğaltırsa yakın elde ederim dedi.
  • گفت می‌خواهد خدا ایمان تو  ** تا رهد از دست دوزخ جان تو 
  • Müslüman dedi ki: Tanrı, senin imana gelmeni canını cehennemden kurtarmak diler.
  • لیک نفس نحس و آن شیطان زشت  ** می‌کشندت سوی کفران و کنشت  2915
  • Ama kötü nefsin, o çirkin Şeytanın seni küfür tarafının, kilisenin bulunduğu yere çekmektedir.
  • گفت ای منصف چو ایشان غالب‌اند  ** یار او باشم که باشد زورمند 
  • Mecusi, ey insaf sahibi dedi, mademki onlar üstün, ben de güçlü kuvvetli, olana dost olurum.
  • یار آن تانم بدن کو غالبست  ** آن طرف افتم که غالب جاذبست 
  • Üstün olana dost olabilir, beni daha fazla ve kuvvetle çekenin bulunduğu yere gidebilirim.
  • چون خدا می‌خواست از من صدق زفت  ** خواست او چه سود چون پیشش نرفت 
  • Tanrı, benden adamakıllı öz doğruluğu istiyormuş. Dileği yerine gelmedikten sonra ne fayda?
  • نفس و شیطان خواست خود را پیش برد  ** وآن عنایت قهر گشت و خرد و مرد 
  • Nefis ve Şeytan, kendi dileğini yürüttükten sonra Tanrı inayeti kahroldu, paramparça oldu demektir
  • تو یکی قصر و سرایی ساختی  ** اندرو صد نقش خوش افراختی  2920
  • Sen bir köşk, bir saray yaparsın. Onu yüzlerce nakışlarla, resimlerle bezersin.
  • خواستی مسجد بود آن جای خیر  ** دیگری آمد مر آن را ساخت دیر 
  • Sen Onun bir hayır yurdu, bir mescit olmasını istersin ama başka biri çıkar gelir, orayı kilise, manastır yapar.
  • یا تو بافیدی یکی کرباس تا  ** خوش بسازی بهر پوشیدن قبا 
  • Yahut da sen bir kumaş dokur, ondan giyinmek için kendine bir kaftan yapmak istersin.
  • تو قبا می‌خواستی خصم از نبرد  ** رغم تو کرباس را شلوار کرد 
  • Sen kaftan istersin ama düşman, inadı yüzünden senin rağmine o kumaştan bir şalvar yapar.
  • چاره کرباس چه بود جان من ** جز زبون رای آن غالب شدن
  • او زبون شد جرم این کرباس چیست  ** آنک او مغلوب غالب نیست کیست  2925
  • Kumaş sahibi zebun oldu, kumaşın ne kabahati var? Üstün olana alt olmayan kimdir ki?
  • چون کسی بی‌خواست او بر وی براند  ** خاربن در ملک و خانه‌ی او نشاند 
  • Birisi, ev sahibinin isteği olmadan sürüp gelir, onun yurduna diken ekerse,
  • صاحب خانه بدین خواری بود  ** که چنین بر وی خلاقت می‌رود 
  • Ev sahibi, elbette horluğa düşmek zorundadır. Ona böyle bir horluk, çaresiz gelip çatar.
  • هم خلق گردم من ار تازه و نوم  ** چونک یار این چنین خواری شوم 
  • Ben de taze ve yeni isem de ne çare?Hor hakir oldum işte.Sevgili böyle istiyor,ben de hor oluyorum.
  • چونک خواه نفس آمد مستعان  ** تسخر آمد ایش شاء الله کان 
  • Nefsin istediği olduktan sonra artık,bir işi Tanrı dilerse olur demek,bir alaydan ibarettir.
  • من اگر ننگ مغان یا کافرم  ** آن نیم که بر خدا این ظن برم  2930
  • Ben,Mecusilerin kusuru,yahut kafirsem de Tanrı hakkında yine böyle bir zanda bulunamam.
  • که کسی ناخواه او و رغم او  ** گردد اندر ملکت او حکم جو 
  • Bir kimse,onun dileği olmadan ülkesinde gezsin,dolaşsın,buyruk yürütsün...buna imkan yoktur.
  • ملکت او را فرو گیرد چنین  ** که نیارد دم زدن دم آفرین 
  • Birisi onu ülkesini ele geçirsin de soluğu yaratan Tanrı,bir nefes bile alamasın,bir şey bile söylemesin, böyle şey olmaz.
  • دفع او می‌خواهد و می‌بایدش  ** دیو هر دم غصه می‌افزایدش 
  • Eğer Tanrı,bir adamdan şeytanı sürüp kovmak diler de buna rağmen Şeytan,her an o adamın derdini arttırırsa,
  • بنده‌ی این دیو می‌باید شدن  ** چونک غالب اوست در هر انجمن 
  • Bu şeytana kul olmak gerek. Çünkü her mecliste üstün çıkan o.
  • تا مبادا کین کشد شیطان ز من  ** پس چه دستم گیرد آنجا ذوالمنن  2935
  • Ben, aman Şeytan bunu benden kapmasın der durursam peki,böyle bir anda o ihsanlar sahibi Tanrı neden elimi tutmaz.
  • آنک او خواهد مراد او شود  ** از کی کار من دگر نیکو شود 
  • Onun dilediği oluyorsa artık benim işim kimden düzelir ki?
  • مثل شیطان بر در رحمان 
  • Şeytanın Tanrı kapısındaki hali
  • حاش لله ایش شاء الله کان  ** حاکم آمد در مکان و لامکان 
  • Haşa;Tanrı,neyi dilerse o olur. O,mekan aleminde de hakimdir, mekansızlık aleminde de.
  • هیچ کس در ملک او بی‌امر او  ** در نیفزاید سر یک تای مو 
  • Hiçbir kimse,onun ülkesinde onun emri olmadıkça bir kılı bile kımıldatamaz.
  • ملک ملک اوست فرمان آن او  ** کمترین سگ بر در آن شیطان او 
  • Mülk onundur,ferman onun.Onun kapısında en aşağılık köpek, Şeytandır,
  • ترکمان را گر سگی باشد به در  ** بر درش بنهاده باشد رو و سر  2940
  • Türkmenin, kapısında bir köpeği olsa,o köpek,onun kapısına yüzünü,başını koyup yatsa,
  • کودکان خانه دمش می‌کشند  ** باشد اندر دست طفلان خوارمند 
  • Evin çocukları,kuyruğunu bile çekseler aldırmaz, onların ellerinde oyuncak olur.
  • باز اگر بیگانه‌ای معبر کند  ** حمله بر وی هم‌چو شیر نر کند 
  • Fakat yoldan bir yabancı geçse erkek arslan gibi ona saldırır.
  • که اشداء علی الکفار شد  ** با ولی گل با عدو چون خار شد 
  • Çünkü 'Kafirlere şiddetlidir',dosta gül gibidir, düşmana diken gibi.
  • ز آب تتماجی که دادش ترکمان  ** آنچنان وافی شدست و پاسبان 
  • Türkmen,ona tutmaç suyu bile verse o, buna razı olur, bekçiliğini yapar.
  • پس سگ شیطان که حق هستش کند  ** اندرو صد فکرت و حیلت تند  2945
  • Peki, köpek Şeytanı da Tanrı yaratmıştır. Onda yüzlerce düşünce, yüzlerce hile halk etmiştir.
  • آب روها را غذای او کند  ** تا برد او آب روی نیک و بد 
  • İyinin,kötünün yüzsuyunu gidersin diye yüzsularını ona gıda etmiştir.
  • این تتماجست آب روی عام  ** که سگ شیطان از آن یابد طعام 
  • Halkın yüzsuyu, ona verilen tutmaç suyudur. Şeytan bunu yer,bununla doyar.
  • بر در خرگاه قدرت جان او  ** چون نباشد حکم را قربان بگو 
  • Böyle olduğu halde nasıl olur da canı, kudret otağının önünde kurban olmaz?
  • گله گله از مرید و از مرید  ** چون سگ باسط ذراعی بالوصید 
  • İyilerden de,kötülerden de sürü sürü nice kişiler var ki ayaklarını yere döşemiş, köpek gibi o kapıya yönelmiştir.
  • بر در کهف الوهیت چو سگ  ** ذره ذره امرجو بر جسته رگ  2950
  • Hepsi de Tanrılık mağarasının eşiğinde köpek gibi yatmışlar, zerre zerre buyruk beklemede,kulak kabartmadalar.
  • ای سگ دیو امتحان می‌کن که تا  ** چون درین ره می‌نهند این خلق پا 
  • Ey köpek Şeytan, halk bu yola ayak bastı mı onları sına.
  • حمله می‌کن منع می‌کن می‌نگر  ** تا که باشد ماده اندر صدق و نر 
  • Saldır onlara, onları buraya koma. Bu suretle bak bakalım,doğrulukta hangisi er, hangisi dişi?
  • پس اعوذ از بهر چه باشد چو سگ  ** گشته باشد از ترفع تیزتگ 
  • “Tanrıya sığınırım” neden denir? Köpek, kızıp saldırmaya başlayınca değil mi?
  • این اعوذ آنست کای ترک خطا  ** بانگ بر زن بر سگت ره بر گشا 
  • Ey Hıta Türkü "Tanrı'ya sığınırım" demek, köpeğe bağır, yolu aç da,
  • تا بیایم بر در خرگاه تو  ** حاجتی خواهم ز جود و جاه تو  2955
  • Otağının kapısına geleyim, senin cömertliğinden bir hacet dileyeyim demektir.
  • چونک ترک از سطوت سگ عاجزست  ** این اعوذ و این فغان ناجایزست 
  • Türk, köpeğin saldırışından âciz olunca bu "Tanrı'ya sığınırım" demek, bu feryadetmek, yerinde bir iş değildir.
  • ترک هم گوید اعوذ از سگ که من  ** هم ز سگ در مانده‌ام اندر وطن 
  • Türk de "Tanrı'ya sığınırım" bu köpekten. Bu köpeğin yüzünden yurdumda âciz kaldım.
  • تو نمی‌یاری برین در آمدن  ** من نمی‌آرم ز در بیرون شدن 
  • Sen, bu kapıya gelmeme yardım etmiyorsun, ben de kapıdan çıkamıyorum derse,
  • خاک اکنون بر سر ترک و قنق  ** که یکی سگ هر دو را بندد عنق 
  • Artık, Türkün de başına toprak, konuğun da. Bir köpek, ikisinin de boynunu bağlıyor demek!
  • حاش لله ترک بانگی بر زند  ** سگ چه باشد شیر نر خون قی کند  2960
  • Hâşa... Tanrı hakkı için Türk, bir nara attı mı köpek kim oluyor? Erkek aslan bile kan kusar.
  • ای که خود را شیر یزدان خوانده‌ای  ** سالها شد با سگی در مانده‌ای 
  • Ey kendine Tanrı aslanı diyen, yıllar oldu, köpeklikte kaldın.
  • چون کند این سگ برای تو شکار  ** چون شکار سگ شدستی آشکار 
  • Bu köpek, senin için nasıl av avlayabilir ki sen apaçık köpeğe av olmuşsun!
  • جواب گفتن مومن سنی کافر جبری را و در اثبات اختیار بنده دلیل گفتن سنت راهی باشد کوفته‌ی اقدام انبیا علیهم‌ السلام بر یمین آن راه بیابان جبر کی خود را اختیار نبیند و امر و نهی را منکر شود و تاویل کند و از منکر شدن امر و نهی لازم آید انکار بهشت کی جزای مطیعان امرست و دوزخ جزای مخالفان امر و دیگر نگویم بچه انجامد کی العاقل تکفیه الاشاره و بر یسار آن راه بیابان قدرست کی قدرت خالق را مغلوب قدرت خلق داند و از آن آن فسادها زاید کی آن مغ جبری بر می‌شمرد
  • Sünni müslümanın Cebrî kâfire cevap verip kulun ihtiyarı olduğuna dair delil göstermesi. Sünnet bir yoldur ki, Tanrı hepsine esenlik versin, peygamberler, o yoldan yürümüş, o yolu ayakları ile çiğneyip açmışlardır. O yolun sağında Cebir çölü vardır. Kul, orada kendisinde ihtiyar görmez, emir ve nehyi inkâr edip tevile sapar. Halbuki emir ve nehyin inkârından, emre uyanların yeri olan cennetle, uymayanların durağı ve cezası olan cehennemi inkâr etmek çıkar. Artık iş nereye varır? Ben söylemeyeyim, akıllıya bir işaret yeter. Yine o yolun solunda da Kader çölü vardır. Buraya sapan da yaratıcının kudretini, halkın kudretinin mağlûbu bilir. Bundan da öyle fesatlar meydana gelir ki o Cebrî Mecusi onları sayıp dökmüştür.