English    Türkçe    فارسی   

1
1395-1404

  • Gönül gözünü kıldan ve hastalıktan arıt, sonra köşkünü görmeyi gözet. 1395
  • چشم دل از مو و علت پاک آر ** و آن گهان دیدار قصرش چشم دار
  • Kimin canı, heveslerden arınmışsa derhal tertemiz Tanrı tapusunu, Tanrı dergâhını görür.
  • هر که را هست از هوسها جان پاک ** زود بیند حضرت و ایوان پاک‌‌
  • Muhammed, bu ateşten, bu dumandan temizlendiğinden nereye yüz çevirse orada Allah cemalini gördü.
  • چون محمد پاک شد زین نار و دود ** هر کجا رو کرد وجه الله بود
  • Seni kötülüğe sevk eden vesveselere yoldaş oldukça “Semme vechullah”ı nasıl bilebilirsin?
  • چون رفیقی وسوسه‌‌ی بد خواه را ** کی بدانی ثم وجه الله را
  • Kimin kalbinde kapı açılırsa gönül göğünde yüzlerce güneş görür.
  • هر که را باشد ز سینه فتح باب ** او ز هر شهری ببیند آفتاب‌‌
  • Yıldızların içinde ay nasıl görünürse başkaları arasında Tanrı da öyle görünür. 1400
  • حق پدید است از میان دیگران ** همچو ماه اندر میان اختران‌‌
  • Fakat iki parmağını iki gözünün üstüne koy: bir şey görebilir misin? İnsaf et!
  • دو سر انگشت بر دو چشم نه ** هیچ بینی از جهان انصاف ده‌‌
  • Sen görmesen de dünya yok değildir. Kusur, ancak şom, nefsin parmağında.
  • گر نبینی این جهان معدوم نیست ** عیب جز ز انگشت نفس شوم نیست‌‌
  • Kendine gel! Gözünden parmağını kaldır da ne istiyorsan gör.
  • تو ز چشم انگشت را بردار هین ** و آن گهانی هر چه می‌‌خواهی ببین‌‌
  • Nuh’un ümmeti, Nuh’a “Nerede sevap?” dediler. Nuh “duymamak, görmemek için elbisenize büründüğünüz cihette.
  • نوح را گفتند امت کو ثواب ** گفت او ز آن سوی و استغشوا ثیاب‌‌