English    Türkçe    فارسی   

1
2612-2621

  • Şefaat edip ”Bana verdiğin bu saltanatı, kemal sahibi olanlara da ver.
  • شد شفیع و گفت این ملک و لوا ** با کمالی ده که دادی مر مرا
  • Bu saltanatı, kerem edip kime verir, kime bağışlarsan Süleyman odur, o da benim.
  • هر که را بدهی و بکنی آن کرم ** او سلیمان است و آن کس هم منم‌‌
  • O benden sonra kimseye verme hükmüne dahil değildir; benimledir. Hattâ benimle ne demek? O kişi, davasız, nizasız benim” dedi.
  • او نباشد بعدی او باشد معی ** خود معی چه بود منم بی‌‌مدعی‌‌
  • Bunu anlatmak farzdır. Ama biz, yine karıkoca hikâyesine dönüyoruz. 2615
  • شرح این فرض است گفتن لیک من ** باز می‌‌گردم به قصه‌‌ی مرد و زن‌‌
  • Arapla eşine ait hikâyenin sonu
  • مخلص ماجرای عرب و جفت او
  • Bir Muhlis’in (Çelebi Hüsameddin’in) gönlü, o karı ve koca hikâyesinin neticesini istemekte.
  • ماجرای مرد و زن را مخلصی ** باز می‌‌جوید درون مخلصی‌‌
  • Karıkoca hikâyesi, bir masaldan ibaret. Fakat onu nefsinle aklının misali bil.
  • ماجرای مرد و زن افتاد نقل ** آن مثال نفس خود می‌‌دان و عقل‌‌
  • Bu kadınla erkek nefisle akıldır. İyi kişiye de mutlaka lâzımdır, kötü kişiye de.
  • این زن و مردی که نفس است و خرد ** نیک بایسته ست بهر نیک و بد
  • Bu ikisi, toprak yurtta esir ve mahpusturlar. Gece gündüz savaşta macera içinde.
  • وین دو بایسته در این خاکی سرا ** روز و شب در جنگ و اندر ماجرا
  • Kadın durmadan evin ihtiyaçlarını ister, evin şerefini, yani eve lâzım olan ekmeği, yüceliği, hürmeti diler durur. 2620
  • زن همی‌‌خواهد هویج خانگاه ** یعنی آب رو و نان و خوان و جاه‌‌
  • Nefis, kadın gibi her işe bir çare bulmak üzere gâh toprağa döşenir, tevazu gösterir; gâh ululuk diler, yücelir.
  • نفس همچون زن پی چاره‌‌گری ** گاه خاکی گاه جوید سروری‌‌