English    Türkçe    فارسی   

1
2644-2653

  • Ne dersen ben sana tâbiim; emrin, ister iyi olsun, ister kötü... ona bakmam.
  • هر چه گویی من ترا فرمان‌‌برم ** در بد و نیک آمد آن ننگرم‌‌
  • Senin uğruna feda olayım; çünkü seni seviyorum. Sevgi; insanı kör eder, sağır yapar.” 2645
  • در وجود تو شوم من منعدم ** چون محبم حب یعمی و یصم‌‌
  • Kadın “Sahiden beni seviyor musun, yoksa hile ile sırrımı öğrenmek mi istiyorsun?” dedi.
  • گفت زن آهنگ برم می‌‌کنی ** یا به حیلت کشف سرم می‌‌کنی‌‌
  • Erkek dedi ki: “Gizli sırları bilen ve Âdem Safi’yi yaratan Tanrı hakkı için (Seni seviyorum).
  • گفت و الله عالم السر الخفی ** کافرید از خاک آدم را صفی‌‌
  • Tanrı, Âdem’e üç arşın bir boy verdiği halde ruhlarda, levhlerde ne varsa hepsini gösterdi.
  • در سه گز قالب که دادش وا نمود ** هر چه در الواح و در ارواح بود
  • Tanrı, ona ezelden ebede kadar ne varsa ve ne olacaksa, önceden ve “Allemelesmâ” sından ders verdi, öğretti.
  • تا ابد هر چه بود او پیش پیش ** درس کرد از علم الاسماء خویش‌‌
  • Bu suretle melekler, onun ders vermesine hayran oldular, kendilerinden geçtiler. Onun takdisiyle başka bir mukaddesliğe eriştiler. 2650
  • تا ملک بی‌‌خود شد از تدریس او ** قدس دیگر یافت از تقدیس او
  • Âdem’in yüzünden nail oldukları fütuhata, göklerde bile erişememişlerdir.
  • آن گشادی‌‌شان کز آدم رو نمود ** در گشاد آسمانهاشان نبود
  • Âdem’in o pak ruhunun fezasına nispetle yedi gök sahası bile dardı.
  • در فراخی عرصه‌‌ی آن پاک جان ** تنگ آمد عرصه‌‌ی هفت آسمان‌‌
  • Peygamber dedi ki “Tanrı; 'Ben yücelere, aşağılara sığmam.
  • گفت پیغمبر که حق فرموده است ** من نگنجم هیچ در بالا و پست‌‌