English    Türkçe    فارسی   

1
3363-3372

  • Dudağını oynar görünce ne dediğini kıyas yoluyla kendiliğinden düşünür, bulurum.
  • چون ببینم کان لبش جنبان شود ** من قیاسی گیرم آن را هم ز خود
  • Ey benim mihnete düşmüş dostum, nasılsın? Derim. O, elbette iyiyim, yahut hoşum, diyecek.
  • چون بگویم چونی ای محنت کشم ** او بخواهد گفت نیکم یا خوشم‌‌
  • Şükürler olsun diye cevap verir, ne çorbası yedin diye sorarım. O meselâ, mercimek çorbası diye cevap verir. 3365
  • من بگویم شکر چه خوردی ابا ** او بگوید شربتی یا ماشبا
  • Afiyet olsun der, hekimlerden kim geliyor, kendini hangisine tedavi ettiriyorsun? derim.
  • من بگویم صحه نوشت کیست آن ** از طبیبان پیش تو گوید فلان‌‌
  • O, filan deyince derim ki: ayağı çok kutludur. Geldi mi işin yoluna girdi demektir.
  • من بگویم بس مبارک پاست او ** چون که او آمد شود کارت نکو
  • Biz de onun kademini denedik. Nerede vardıysa dilek hâsıl oldu.”
  • پای او را آزمودستیم ما ** هر کجا شد می‌‌شود حاجت روا
  • O iyi adam, kıyas yoluyla tasarladığı bu cevapları düzüp koşarak hastaya hal hatır sormaya gitti.
  • این جوابات قیاسی راست کرد ** پیش آن رنجور شد آن نیک مرد
  • “Nasılsın “dedi. Hasta “öldüm” deyince dedi ki: “ Çok şükür!” Hasta, bu sözden hiddetlendi, canı pek sıkıldı. 3370
  • گفت چونی گفت مردم گفت شکر ** شد از این رنجور پر آزار و نکر
  • “ Bu ne biçim şükür? O bizim kötülüğümüzü istiyormuş, anlaşıldı” diye düşündü. Sağır bir sözdür, tasarladı ama yanlış düştü.
  • کین چه شکر است او مگر با ما بد است ** کر قیاسی کرد و آن کژ آمده ست‌‌
  • Sonra “Ne yedin ?diye sorunca hasta “Zehir” dedi. Sağır “ Afiyet olsun” der demez hastanın kahırlanması fazlalaştı.
  • بعد از آن گفتش چه خوردی گفت زهر ** گفت نوشت باد افزون گشت قهر