English    Türkçe    فارسی   

1
373-382

  • O ise hakikatte tek gözlü melun Deccâl’dı. Ey Tanrı, feryadımıza yetiş; sen ne güzel yardımcısın!
  • او به سر دجال یک چشم لعین ** ای خدا فریادرس نعم المعین‌‌
  • Ey Tanrı, yüz binlerce tuzak ve yem var, bizler de yemsiz kalmış halis kuşlar gibiyiz.
  • صد هزاران دام و دانه ست ای خدا ** ما چو مرغان حریص بی‌‌نوا
  • Her an yeni bir tuzağa tutuluyoruz, istersek her birimiz, birer doğan ve simurg olalım. 375
  • دم‌‌به‌‌دم ما بسته‌‌ی دام نویم ** هر یکی گر باز و سیمرغی شویم‌‌
  • Sen bizi her zaman tuzaktan kurtarmaktasın. Ey gani ve müstağnî Tanrı, biz yine bir tuzağa doğru gitmekteyiz!
  • می‌‌رهانی هر دمی ما را و باز ** سوی دامی می‌‌رویم ای بی‌‌نیاز
  • Biz bu ambarda buğday biriktirmede, toplanan buğdayı yine kaybetmekteyiz.
  • ما در این انبار گندم می‌‌کنیم ** گندم جمع آمده گم می‌‌کنیم‌‌
  • Biz, bu vahşi mahlûklar topluluğu, düşünmüyoruz ki buğdayın noksanlaşması farenin hilesindendir.
  • می‌‌نیندیشیم آخر ما به هوش ** کین خلل در گندم است از مکر موش‌‌
  • Fare, ambarımızı deldikçe, hilesinden ambar harap olmuştur.
  • موش تا انبار ما حفره زده ست ** وز فنش انبار ما ویران شده ست‌‌
  • Ey can, önce farenin şerrini defet, sonra buğday biriktirmeye çalış, çabala! 380
  • اول ای جان دفع شر موش کن ** وانگهان در جمع گندم جوش کن‌‌
  • O büyükler büyüğünün haberlerinden birini dinle: “Huzuru kalb olmadıkça namaz tamam olmaz.”
  • بشنو از اخبار آن صدر الصدور ** لا صلاة تم الا بالحضور
  • Eğer bizim ambarımızda hırsız bir fare yoksa kırk yıllık ibadet buğdayı nerde?
  • گر نه موشی دزد در انبار ماست ** گندم اعمال چل ساله کجاست‌‌