English    Türkçe    فارسی   

1
683-692

  • Serkeş sureti, eziyetle eritip mahveyle ki onun altında define gibi olan vahdeti göresin.
  • صورت سرکش گدازان کن به رنج ** تا ببینی زیر او وحدت چو گنج‌‌
  • Eğer sen eritmezsen onun (Tanrı’nın) inayetleri, esasen onu eritir. Ey gönlüm, kulu olan Tanrı!
  • ور تو نگذاری عنایتهای او ** خود گدازد ای دلم مولای او
  • O, hem gönüllere kendini gösterir, hem dervişin hırkasını diker. 685
  • او نماید هم به دلها خویش را ** او بدوزد خرقه‌‌ی درویش را
  • Hepimiz yayılmıştık ve bir cevherdik. Orada başsız ve ayaksızdık;
  • منبسط بودیم و یک جوهر همه ** بی‌‌سر و بی‌‌پا بدیم آن سر همه‌‌
  • Güneş gibi bir cevherdik, düğümsüz ve saftık, su gibi.
  • یک گهر بودیم همچون آفتاب ** بی‌‌گره بودیم و صافی همچو آب‌‌
  • O güzel ve lâtif nur surete gelince kale burçlarının gölgesi gibi sayı meydana çıktı.
  • چون به صورت آمد آن نور سره ** شد عدد چون سایه‌‌های کنگره‌‌
  • Mancınıkla burçları yıkın ki bu bölüğün arasından ayrılık kalksın.
  • کنگره ویران کنید از منجنیق ** تا رود فرق از میان این فریق‌‌
  • Mutlaka ben bunu açar, anlatırdım, fakat bir fikir bile sürçmesin, (bundan) korkarım. 690
  • شرح این را گفتمی من از مری ** لیک ترسم تا نلغزد خاطری‌‌
  • Nükteler keskin bir çelik kılıç gibidir. Eğer kalkanın yoksa gerisin geriye kaç!
  • نکته‌‌ها چون تیغ پولاد است تیز ** گر نداری تو سپر واپس گریز
  • Kalkansız bu elmasın karşısına gelme. Çünkü kılıca, kesmekten utanç gelmez.
  • پیش این الماس بی‌‌اسپر میا ** کز بریدن تیغ را نبود حیا