English    Türkçe    فارسی   

1
687-696

  • Güneş gibi bir cevherdik, düğümsüz ve saftık, su gibi.
  • یک گهر بودیم همچون آفتاب ** بی‌‌گره بودیم و صافی همچو آب‌‌
  • O güzel ve lâtif nur surete gelince kale burçlarının gölgesi gibi sayı meydana çıktı.
  • چون به صورت آمد آن نور سره ** شد عدد چون سایه‌‌های کنگره‌‌
  • Mancınıkla burçları yıkın ki bu bölüğün arasından ayrılık kalksın.
  • کنگره ویران کنید از منجنیق ** تا رود فرق از میان این فریق‌‌
  • Mutlaka ben bunu açar, anlatırdım, fakat bir fikir bile sürçmesin, (bundan) korkarım. 690
  • شرح این را گفتمی من از مری ** لیک ترسم تا نلغزد خاطری‌‌
  • Nükteler keskin bir çelik kılıç gibidir. Eğer kalkanın yoksa gerisin geriye kaç!
  • نکته‌‌ها چون تیغ پولاد است تیز ** گر نداری تو سپر واپس گریز
  • Kalkansız bu elmasın karşısına gelme. Çünkü kılıca, kesmekten utanç gelmez.
  • پیش این الماس بی‌‌اسپر میا ** کز بریدن تیغ را نبود حیا
  • Ben bu sebepten kılıcı kına koydum; Ters okuyan birisi, aykırı mana vermesin.
  • زین سبب من تیغ کردم در غلاف ** تا که کج خوانی نخواند بر خلاف‌‌
  • Hikâyeyi tamamlamaya, doğrular topluluğunun vefakârlığından bahse geldik:
  • آمدیم اندر تمامی داستان ** وز وفاداری جمع راستان‌‌
  • O reisin ölümünden sonra kalktılar, yerine bir vekil istedilerdi. 695
  • کز پس این پیشوا برخاستند ** بر مقامش نایبی می‌‌خواستند
  • Emirlerin veliahtlık için savaşları ve birbirlerine kılıç çekmeleri
  • منازعت امرا در ولیعهدی
  • O emirlerin birisi öne düşüp o vefalı kavmin yanına gitti.
  • یک امیری ز آن امیران پیش رفت ** پیش آن قوم وفا اندیش رفت‌‌