English    Türkçe    فارسی   

1
838-847

  • Rüzgâr, toprak, su, ateş; kölelerdir. Benimle, seninle ölüdürler. Hak’la diridirler, ancak onun emrini tutarlar.
  • باد و خاک و آب و آتش بنده‌‌اند ** با من و تو مرده با حق زنده‌‌اند
  • Ateş, Tanrı huzurunda daima emre hazırdır, âşık gibi gece gündüz daima kıvranıp durmaktadır.
  • پیش حق آتش همیشه در قیام ** همچو عاشق روز و شب پیچان مدام‌‌
  • Taşı, demire vurunca kıvılcım sıçrar. Fakat kıvılcım (senin çakmağı çakmanla değil), Tanrı fermanıyla dışarıya ayak basar. 840
  • سنگ بر آهن زنی بیرون جهد ** هم به امر حق قدم بیرون نهد
  • Zulüm demiriyle taşını birbirine vurma. Çünkü bu ikisi, erkek ve kadın gibi çocuk meydana getirirler.
  • آهن و سنگ ستم بر هم مزن ** کاین دو می‌‌زایند همچون مرد و زن‌‌
  • Taş ve demir, sebepten ibarettir ama, ey iyi adam, sen daha ileriye bak!
  • سنگ و آهن خود سبب آمد و لیک ** تو به بالاتر نگر ای مرد نیک‌‌
  • Çünkü bu sebebi o sebep olmaksızın zuhura getirmiştir. Zâhiri sebep, hakikî sebep olmaksızın kendi kendine nasıl meydana gelir?
  • کاین سبب را آن سبب آورد پیش ** بی‌‌سبب کی شد سبب هرگز ز خویش‌‌
  • Enbiyaya rehber olan o sebepler, bu sebeplerden daha yüksektir.
  • و آن سببها کانبیا را رهبر است ** آن سببها زین سببها برتر است‌‌
  • Bu sebebi müessir bir hale getiren o sebeptir. Bazen da olur ki semeresiz ve âtıl kılar, hükümsüz bırakır. 845
  • این سبب را آن سبب عامل کند ** باز گاهی بی‌‌بر و عاطل کند
  • Bu sebebe akıllar mahremdir. O sebeplerin mahremi de enbiyadır.
  • این سبب را محرم آمد عقلها ** و آن سببها راست محرم انبیا
  • Arapça olan bu sebep ne demektir? Cevab ver ki resendir, iptir. O ip, bir kuyuya fen ile sarkıtılmıştır (T.M. 844)
  • این سبب چه بود به تازی گو رسن ** اندر این چه این رسن آمد به فن‌‌