English    Türkçe    فارسی   

2
1283-1292

  • Toprak, rüzgârın elinde bir alete benzer. Asıl toprağı yüce ve tabiatı yüksek bil.
  • خاک همچون آلتی در دست باد ** باد را دان عالی و عالی نژاد
  • Toprağa mensup gözün bakışı da toprağa düşer. Rüzgârı gören göz başka bir çeşittir.
  • چشم خاکی را به خاک افتد نظر ** باد بین چشمی بود نوعی دگر
  • Atı at bilir; at, atın eşitidir. Binicinin ahvalini de binici bilir. 1285
  • اسب داند اسب را کاو هست یار ** هم سواری داند احوال سوار
  • Duygu gözü attır, binici Hak nuru. Binici olmadıkça at, zaten işe yaramaz ki.
  • چشم حس اسب است و نور حق سوار ** بی‏سواره اسب خود ناید به کار
  • Şu halde ata terbiye ver, kötü huyunu terk ettir. Yoksa padişah onu kabul etmez.
  • پس ادب کن اسب را از خوی بد ** ور نه پیش شاه باشد اسب رد
  • Atın gözüne yol gösteren, padişahın gözüdür. Padişahın gözü olmadıkça at, bir şey göremez.
  • چشم اسب از چشم شه رهبر بود ** چشم او بی‏چشم شه مضطر بود
  • Atların gözleri, ottan, otlaktan başka bir yerde değildir. Onları buralardan başka nereye çağırsan “ gelmem, niye geleyim” derler.
  • چشم اسبان جز گیاه و جز چرا ** هر کجا خوانی بگوید نه چرا
  • Allah nuru, duygu nuruna binmiştir de ondan sonra can, Allah’a rağbet etmiştir. 1290
  • نور حق بر نور حس راکب شود ** آن گهی جان سوی حق راغب شود
  • Binici olmayan at yol gitmeyi ne bilir? Doğru ve ana caddeyi bilmek için padişah lâzım.
  • اسب بی‏راکب چه داند رسم راه ** شاه باید تا بداند شاه راه‏
  • Nuru, binici olan duyguya doğrul. O onur, duyguya ne güzel bir sahiptir.
  • سوی حسی رو که نورش راکب است ** حس را آن نور نیکو صاحب است‏