English    Türkçe    فارسی   

2
1992-2001

  • Ey Allah, bizim taş yüreğimizi mum gibi yumuşat; kerem et de feryadımıza acı!
  • ای خدا این سنگ دل را موم کن ** ناله‏ی ما را خوش و مرحوم کن‏
  • Kör bir dilencinin “Bende iki körlük var” demesi
  • گفتن نابینای سائل که دو کوری دارم‏
  • Bir kör vardı, derdi ki: “Ey zamane ehli, elâman, benim iki körlüğüm var.
  • بود کوری کاو همی‏گفت الامان ** من دو کوری دارم ای اهل زمان‏
  • Şu halde bana iki kat acıyın. Çünkü iki kat körüm, bu iki körlüğe birden müptelâyım”
  • پس دو باره رحمتم آرید هان ** چون دو کوری دارم و من در میان‏
  • Birisi “Bir körlüğünü görüyoruz. Öbür körlüğün nedir? Göster” dedi. 1995
  • گفت یک کوریت می‏بینیم ما ** آن دگر کوری چه باشد وانما
  • Kör dedi ki; “Sesim çirkin, avazım bed. Ses çirkinliği ve körlük iki kat körlüktür.
  • گفت زشت آوازم و ناخوش نوا ** زشت آوازی و کوری شد دوتا
  • Çirkin sesim halka keder vermekte. Halkın acıması, sesim yüzünden azalmakta.
  • بانگ زشتم مایه‏ی غم می‏شود ** مهر خلق از بانگ من کم می‏شود
  • Kötü sesim nereye varırsa hiddet, gam ve kin meydana gelmekte.
  • زشت آوازم به هر جا که رود ** مایه‏ی خشم و غم و کین می‏شود
  • İki körlüğe siz de iki kat acıyın. Böyle hiçbir yere sığmayan kişiyi gönlünüze sığdırın, hoş görün”
  • بر دو کوری رحم را دوتا کنید ** این چنین ناگنج را گنجا کنید
  • Bu şikâyet, bu sızlanma yüzünden sesinin çirkinliği kalmadı. Halkın hepsi ona acımaya başladı. 2000
  • زشتی آواز کم شد زین گله ** خلق شد بر وی به رحمت یک دله‏
  • Sırrını söyleyince gönlünün güzel sesi, sesini güzelleştirdi, sesindeki çirkinlik gitti.
  • کرد نیکو چون بگفت او راز را ** لطف آواز دلش آواز را