English    Türkçe    فارسی   

3
1156-1165

  • Ey tulum, burası mademki ırmak kıyısı değil, ağzını kapat. Bu şeker denizinin ne kıyısı var, ne kenarı!
  • چون لب جو نیست مشکا لب ببند ** بی لب و ساحل بدست این بحر قند
  • Firavunun sihirbazları çağırtmak üzere şehirlere adam göndermesi
  • فرستادن فرعون به مداین در طلب ساحران
  • Musa, dönüp Firavun kalınca bütün rey ve tedbir sahiplerini danışmak üzere çağırdı.
  • چونک موسی بازگشت و او بماند ** اهل رای و مشورت را پیش خواند
  • Padişahın, Mısır sultanı olan Firavunun Mısır civarındaki bütün sihirbazları çağırmasını kararlaştırdılar.
  • آنچنان دیدند کز اطراف مصر ** جمع آردشان شه و صراف مصر
  • Firavun hemen bütün sihirbazların toplanması için etrafa bir hayli adam gönderdi.
  • او بسی مردم فرستاد آن زمان ** هر نواحی بهر جمع جادوان
  • Nerede ünlü bir büyücü varsa gelmesi için on haberci yolladı. 1160
  • هر طرف که ساحری بد نامدار ** کرد پران سوی او ده پیک کار
  • İki genç vardı ki büyü de pek şöhret bulmuşlardı. Sihirleri, aya bile tesir ederdi.
  • دو جوان بودند ساحر مشتهر ** سحر ایشان در دل مه مستمر
  • Aydan apaşikâr süt sağarlar, bir yere gidecekleri vakit küplere binip giderler.
  • شیر دوشیده ز مه فاش آشکار ** در سفرها رفته بر خمی سوار
  • Ay ışığını bez şekline sokup ölçer, biçer satarlardı.
  • شکل کرباسی نموده ماهتاب ** آن بپیموده فروشیده شتاب
  • Müşteri, para verip alır, sonra anlayınca eyvahlar olsun deyip hayıflanmaya, yüzüne vurmaya başlardı.
  • سیم برده مشتری آگه شده ** دست از حسرت به رخها بر زده
  • Onların, buna benzer nice sihirleri vardı ki herkes apaçık görür dururdu. 1165
  • صد هزاران همچنین در جادوی ** بوده منشی و نبوده چون روی