- Sen, toprak altında uyursun ama o tertemiz söz asa gibi her şeye agâhtır. 1210
- تو اگر در زیر خاکی خفتهای ** چون عصایش دان تو آنچ گفتهای
- Kast edenlerin elleri o asaya ulaşamaz. Uyu ey padişah, uyu… Uykun mübarek olsun!
- قاصدان را بر عصایش دست نی ** تو بخسپ ای شه مبارک خفتنی
- Bedenin uyur ama nurun göklere ağar, düşmanlarını kahretmek için okunu kur, yayını ger.
- تن بخفته نور تو بر آسمان ** بهر پیکار تو زه کرده کمان
- Felsefeci, aleyhine söylenmeye yeltenir ama nurunun oku ağzını oklar, onu susturur.”
- فلسفی و آنچ پوزش میکند ** قوس نورت تیردوزش میکند
- Hakikaten de öyle oldu, hatta bu vaatten de üstün şeyler vücuda geldi. O uyudu, fakat bahtı, ikbali uyumadı.
- آنچنان کرد و از آن افزون که گفت ** او بخفت و بخت و اقبالش نخفت
- Babalarının canı yavrularım, sihirbaz uyudu mu işinin parlaklığı gider, sihrinin tesiri kalmaz.” 1215
- جان بابا چونک ساحر خواب شد ** کار او بی رونق و بیتاب شد
- Bu sözleri duyup uyandılar, ikisi de kabri öpüp o ulu savaş için Mısır’a hareket ettiler.
- هر دو بوسیدند گورش را و تفت ** تا بمصر از بهر آن پیگار زفت
- Mısır’a varınca Musa’yı, Musa’nın evini aramaya başladılar.
- چون به مصر از بهر آن کار آمدند ** طالب موسی و خانهی او شدند
- Onların Mısır’a geldikleri gün de Musa, tesadüfen bir hurma ağacının altında uyumaktaydı.
- اتفاق افتاد کان روز ورود ** موسی اندر زیر نخلی خفته بود
- Sordukları adamlar onlara “Varın hurmalıkta arayın” dediler.
- پس نشان دادندشان مردم بدو ** که برو آن سوی نخلستان بجو